Sevgili renkdaşlar, Kasımpaşa mağlubiyetinden sonra acı gerçekle yüzleştik. Çok istesek de, çok ihtiyacımız olsa da şampiyonluk bu sezon hayal. Futbolda ne olacağı belli olmaz ama görünen köy kılavuz istemez, böyle giderse Başakşehir bize 8-10 puan fark yapar. Önümüzdeki yıl şampiyonlar ligi gelirini alamazsak çok yıkıcı sonuçlar bizi bekliyor olacak.  

Sezon başı Tudor’lu dönemde, özellikle ilk haftalarda rakiplere sahayı dar ettik. Devamında Tudor’un büyük maçları üçlü defans ile oynama fantezisi kovulmasına kadar gitti. Sonrasında İmparator’un dönüşü ve Dursun Özbek’in gidişi rüya gibi gelişmelerdi. Ama ortada bir gerçek var ki Dursun giderken kulübü mali olarak bitirip gitmiş. Aslında bu çok şaşırtıcı bir sonuç değil. Yedi Bela Dursun kulübü yedi bitirdi.

Galatasaray’da bir laf türemiş gitmek isteyeni zorla tutmayız. Bunu söyleyenler kusura bakmasın ama saçmalığın daniskası. Her futbolcu sözleşmesi sürecinde yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. Yok Ndiaye oynamam demiş, yok menajeri aklını çelmiş, masal çok yersen tabi. Kasada bir lira para yok. Yerliler 7 aydır, yabancılar 4 aydır para almıyorken, 18 milyon avroluk teklif bu takımdaki her oyuncuyu satılık hale getirir. Yanlış anlamayın ben mevcut yönetimi nasıl sattılar diye suçlamıyorum, benim kızdığım gitmek istedi yolladık masalı. Eğer Ndiaye kalsaydı şampiyonluk şansımız çok artar, şampiyonlar ligi geliri alabilir dahası dünya kupası sonrası çok daha yüksek bir fiyata Ndiaye’yi satabilirdik. Ama parasızlık öyle bir haldeki ederi olanı sattılar, gerisi palavra.

Orta sahanın iki dinamosu Ndiaye satılıp, Fernando sakatlanınca bizim şampiyonluk şansımız zaten çok azalmıştı. Tudor’un Tolga-Fernando-Ndiaye-Feghouli dörtlüsü Gomis ve Belhanda’nın katkısı ile rakiplere sahayı dar eden bir pres yapıyordu. Maicon ve Mariano’nun da oyun kurmaya katkısı ile çok sert bir takım haline gelmiştik. Terim’in ise farklı bir sistemi var ama elde kalan kadro ile bu sistemi zorlarsak iddia ediyorum deplasmanlarda hemen hemen her maçta ve içerdeki derbilerin tamamında puan kaybederiz. Kadıköy’de yaşanacakları ise düşünmek bile istemiyorum. Peki neden böyle düşünüyorum.

Öncelikle Nagatomo elinden geleni yapıyor ama hocanın tercihinden dolayı sakat olmadığı sürece yanında Dnayer önünde Rodrigues ile oynuyor. Ben yazmaktan bıktım Dnayer bizi yakmaktan bıkmadı, bir stoper bu kadar kötü olur. Oynadığı her maç ayrı rezalet. Rodrigues ise iç saha hariç bence katkısı tartışılır bir isim. Defansif olarak hiç pozisyon alamıyor, ara sıra etkili oluyor ama o kadar çok top kaybediyor ki bunun telafisi deplasmanda çok zor. Sağ bekte takımın en önemli isimlerinden Mariano ne hikmetse yedek kalmaya başladı. Linnes elinden geleni yapıyor ama Mariano’nun verdiği katkının yarısını vermesi bile mümkün değil. Terim oyuncu kazanacaksa, sene sonu bitecek kontratlarının hatırına oynayan Sinan ve Donk’u değil Mariano’yu kazansın bir zahmet.      

Birde Tolga’yı sol kanat oynatmaktan neden vazgeçtik anlamıyorum. O bölgede çok etkili oluyordu, kaldı ki ön libero oynadığında sırıtıyor ve verimsiz oluyor. Tüm bunlara bir de Feghouli’nin inişli çıkışlı performansı ekleniyor. Valencia’dayken çok özel bir oyuncuydu ve sabretmeye değer bir potansiyeli var ama bazen çok etkisiz kalıyor.

Benim hocaya naçizane tavsiyem, Muslera-Nagatomo-Serdar-Maicon-Mariano-Tolga-Selçuk-Donk- Feghouli-Belhanda-Gomis (4-4-1-1) on birini Fernando gelene kadar bozmasın. Yasin, Rodrigues ve Eren’de hamle oyuncusu olarak kullanılabilir. Bu sayede en azında deplasman maçlarında topu alan her rakip ceza sahamızın içine kadar elini kolunu sallayarak girmez. Ama Terim kanatlarda Yasin- Rodrigues-Sinan-Feghouli dörtlüsünden ikisini kullanmaya devam ederse ligi ilk dörtte bile bitiremeyebiliriz. Anadolu takımlarına karşı iç sahada çok fark etmiyor ama onun haricinde bu takım bu oyunculardan en fazla birini kaldırabilir.   

Dost acı söyler renkdaşlar bu gidişin sonu hüsran…