26
2016
Eleştiri dünyanın her yerinden olan hem hocalar hem de oyuncular açısından normal bir hadise, hatta çok büyük isimler bile zaman zaman eleştiriliyor hatta yerden yere vuruluyor (José Mourinho, Louis van Gaal gibi). Tabi bu eleştirilerin dayanakları çok önemli. Örneğin geçen sene West Ham’ın başında harikalar yaratan Slaven Bilic bu sene alınan başarısız sonuçlar ve etkisiz futbol nedeniyle okların hedefi haline geldi. Keza basınımız tarafından göklere çıkarılan BJK eğer şampiyonlar liginde grubu dördüncü tamamlarsa ve ligde zirveden biraz uzaklaşırsa Şenol Güneş’in bileti devre arası kesilebilir.
Peki bazı renkdaşlar arasındaki Riekerink Bey alerjisinin sebebi ne? Hocanın gönderilmesi gerektiğini söyleyecek kadar abartılı olan bu eleştirilerinde gerçekten haklılar mı? Riekerink Bey göreve geldiğinden durum neydi, bu arada neler yaptı ve geldiğimiz nokta ne? Benim hatırladığım takım moral ve fizik kalite olarak yerlerde sürünüyordu. Maçlarda en fazla 50 bilemedin 60 dakika sonra takım olarak yürümeye başlıyorduk. Muslera, Sneijder ve Podolski gibi yıldızlar ayrılık mesajları veriyor, takım içi sorunlar ayyuka çıkmış, kimse kimseyle konuşmuyordu.
Bu halde bir takımı teslim alan Riekerink’ten beklenti sezonu tamamlamasından öte değildi. Peki o ne yaptı. Takımı kondisyon olarak toparlamak mümkün olmasa da onları motive edip tekrar Avrupa kupalarına katılma yarışına dahil etti. Kupa finalinde Fenerbahçe’yi yendi. Sezonu olabilecek en iyi şekilde tamamladıktan sonra köşesine çekildi ve yönetimin getireceği yeni hocanın önünü açtı. Tüm zor şartlara rağmen Mustafa Denizli gibi enkaz edebiyatı yapıp bahaneler üretmedi.
Sezon başı biraz da çaresizlikten yönetim geldiğinden beri en doğru kararını verdi ve Riekerink’in takımın başında devam edeceğini açıkladı. Hoca bu saatten sonra muazzam işlere imza attı. Takımın en önemli sorunu olan gruplaşmayı bitirdi. İşe yaramaz isimleri kadro dışı bıraktı, gönderilecekler arasında olmadığı halde kampa dombili gibi gelen Olcan’a burasının babasının çiftliği olmadığını hatırlatarak kapıyı gösterdi. Yıllardır yaprak kıpırdamayan alt yapıda değişikliklere gitti. Vizyonsuzluktan hoca yapılan eski oyuncuları (Saffet vb.) yolladı yerine deneyimli yabancı isimleri hoca yaptı, alt yapı oyuncularını sıkı takibe aldı.
Süper kupa maçında efsane haline dönüştürülen Beşiktaş’tan kupayı aldı. Taraftarın ve camianın üzerindeki ölü toprağını attı, herkese büyük takım olduğumuzu hatırlattı.
Geçen sene önemli maçlarda bile yürüyerek oynayan takıma ileride pres yapacak seviyede kondisyon yüklemesi yaptı. Öyle ki Sneijder, Selçuk, Yasin gibi yaşı ilerlemiş oyuncular maçları 10 - 11 km ortalamalarla bitirmeye başladılar. Dahası bu rakamlara sezonun başında çıktılar.
Sezona inişli çıkışlı bir performansla başlasak da her hafta üzerine koyarak devam ediyoruz. Son olarak İnönü deplasmanında ilk 45 dakikada Beşiktaşlılara futbol dersi veren, hücum pres ile rakibinin başını döndüren, topu hızlı ve dikine oynayan bir takım izledik. Ben uzun süredir bir derbi maçında deplasmanda rakibimizi bu kadar ezdiğimiz bir 45 dakika hatırlamıyorum.
İkinci yarıda da çok akıllı bir taktikle alan daraltıp Beşiktaş’a aman aman pozisyon vermedik. Ta ki dillere destan stoperimiz Chedjou klasik hatalarına başlayana kadar. Yediğimiz ilk golde resmen rakibi izledi. Golden sonra taraftarını arkasına alan Beşiktaş üstümüze geldi ama gene şişirme toplarla. Chedjou o kadar basit bir kademe hatası yaptı ki ikinci gole Cenk bile inanamadı. Beşiktaş’ın bu baskısı topu topu on dakika sürdü. Hatta biraz vakit olsa oyunu 3-2’ye getirecek gibiydik. Sonuç itibariyle yeni stadı açıldığından beri her iç saha maçında rakibine en az iki üç fark atan Beşiktaş’a ligin abisinin kim olduğunu göstererek 1 puan ile döndük. Evet üç puan ile de dönebilirdik hatta farka da gidebilirdir. Ama futbol böyle bir oyun en ufak hatada işler tersine dönebiliyor.
Sevgili renkdaşlar şimdiden yazıyorum bu sene mevcut kadroyla bile şampiyon oluruz hele birde devre arası adam gibi bir stoper alırsak sakatlarımızın da dönüşüyle ligin bitimine haftalar kala malumu ilan eder, şampiyonlar ligi havasına bürünürüz. Bu takım şampiyonluk havasına daha sezon başından girmiş. Oyuncuların oynama ve kazanma azmi üst seviyede. Oynayan herkes %100’ünü vermeye çalışıyor. Yönetimden sıdkı sıyrılan taraftar bile stadı doldurmaya başladı. Fazla değil birkaç fazla sonra iç sahada 40 – 50 bin ortalamaya oynamaya başlarız. Bu sene iç sahada puan bile kaybetmeyiz bence.
Tüm bunlara rağmen Riekerink Bey’in oyuncu değişikliklerinde geç kaldığını ve oyunu okuyamadığı düşünen taraftarlarımıza ise anlam vermek zor. Beyler bu takım daha üç ay önce yerlerde sürünüyordu, biraz insaf edin. Bu işler öyle kolay değil, hem BJK maçında gole kadar oyunumuzda bir sorun yoktu her an üçü de yapabilirdik. Sanki daha erken oyuncu değiştirse Chedjou o hataları yapmayacak mıydı. Jouse’nin uzatmalardaki pozisyonu gol olsa hoca oyuncu değişiklikleri ile maçı çevirdi diye yazacaklardı. Bu kadar tabelacı olmayın. Eğer beraberliğe bir kurban aranıyorsa bu isim Riekerink Bey değil Chedjou’dur. Ayrıca bu maç Sami Yen’de olsa en az beş farkla biterdi.
Şu kesin ve net bu ligde bizim hücum presimize dayanacak takım yok. Daha ligin başında bu kadar basarak, hızlı ve istekli oynuyorsak rahat olun, bayrakları hazırlayın. Aslanların kükrediği yerde kuşların sesi duyulmaz.