14
2020
Türk takımlarının Avrupada ciddi bir kalite sorunu varken, gelecek yıldan itibaren tıpkı İspanya, İtalya, İngiltere ve Fransada olduğu gibi 20 takımla mücadele edeceğiz. Peki, takım sayısını çoğaltmak ve daha fazla maç yapmak kaliteyi arttıracak temel unsur mudur?
Uzun maratondan dolayı hafta içi lig maçları oynanacak, Türkiye kupası maçları, Milli Takıma giden futbolcuların maçları da bunlara ilave edilecek. Sadece bu kadar maçı kaldırmakta bile takımlar zorlanacakken, bir de Avrupa maçlarını nasıl araya sıkıştıracaklar ve ne ölçüde başarılı olabilecekler? Takımların mali sıkıntısı ortadayken, her kulvarda mücadele edebilecek ve neredeyse üç günde bir maç yapabilecek bu kadar geniş kadrolar hangi imkanlarla kurulabilecek? Kaldı ki futbolda ciddi bir kalite sorunu varken, geniş kadro kurulabilse bile ne derece istikrarlı olunabilecek? Bugün Visca oynamayınca, hücum planının yüzde ellisi sekteye uğruyorken, adamların yedeği Di Maria ve oynasa da oynamasa da değişen bir şey olmuyor.
Futbolda kaliteyi arttırmak maç sayısını çoğaltmaktan geçmez. Aslında takım sayısını azalttıkça kalite artar. Sınıflandırma neden var? Birbirine denk takımlar aynı statü içerisinde yer alsınlar diye var? Siz Alanyaspor ile bugüne kadar sadece 6 gol atabilmiş Kayserisporu aynı statünün içerisine koyarsanız, bu ligin kalitesini arttıramazsınız.
Şimdi reel sonuçlara bakalım. Sezona başlamadan önce ülke puanı olarak 11. sıradaydık. Şimdi ise 13. sıraya düştük. Avusturya ve İskoçya bizi geçti. Avusturya 2, İskoçya ise 1 takımla mücadele etmeye devam ediyor. Dolayısıyla farkı açmaya daha da müsait konumdalar. Danimarka ise hemen arkamızda bulunuyor. 4 takımla mücadele etmesine rağmen bu sene bizden daha fazla puan topladı ve böyle giderse Danimarka da bizi geçecek.
Şimdi Avusturya, İskoçya ve Danimarla Lig statülerini inceleyelim. Hepsi de 12 şer takımla mücadele ediyorlar. Sezon sonunda ise sınıflandırmayı ikiye bölüyorlar. Böylece ilk 6 takım şampiyonluk ve Avrupa kupalarına gidebilmek için tekrar birbirleriyle oynuyor, son 6 takım ise küme düşmemek için mücadele veriyor.
Eğer bu üç lig, İspanya, İtalya, İngiltere ve Fransayı örnek alarak takım sayısını 20 ye çıkartsalardı, seviyesi daha düşük takımlar lige dahil olacak ve ligin kalitesi azalacaktı. Çok maç yapacakları için geniş kadro kurmaları gerekecek fakat mali durumları üst seviyede olmadığı için geniş kadro kuramayacaklardı. Üç günde bir oynayacakları maçlar yüzünden iskelet kadrodan bir kaç futbolcu sakatlandığında Avrupa maçlarında da gerekli başarıyı elde edemeyeceklerdi. Bu da doğal olarak ülke puanı açısından onları geriye itecekti.
Bu üç lig bırakın takım sayısını çoğaltmayı, 12 takımla mücadele ediyor ve birbirine denk takımlar tekrar oynasınlar diye ligi iki sınıfa ayırıyor. Son 6 sıradaki takımlara adeta, siz ilk 6 seviyesinde değilsiniz, bundan sonraki maçları kendi aranızda oynayın diyor. Sınırlı mali imkanlarla bu şekilde kaliteyi arttırmayı hedeflerken sonunda bizden başarılı da oldular.
Bizim, içinde bulunduğumuz mali durum sebebiyle kaliteyi arttırabilmek için örnek almamız gereken ülkeler İspanya, İtalya, İngiltere ve Fransa değil, bu ülkelerdi. Lig statüsü temel olarak aynı olsa da bazı farklılıklar olabilirdi. İlk etapta 22 maç oynanır sonraki etapta da şampiyonluk grubu ve düşme gurubu olmak üzere 10 maç daha oynanarak toplam 32 maçla lig tamamlanır fakat heyecenı arttırabilmek için ligden 1 takım değil, 3 takım düşebilirdi. Alt liglerde de aynı 12 şer takımlı statü devam eder ve 3 takım da bir üst lige yükselirdi. Şampiyonluk grubundaki son 10 maçta kazanılacak galibiyet parası düşme grubundaki galibiyete göre 2 katına çıkartılabilirdi. Çünkü arada seviye farkı var.
Eğer bu ülkeleri örnek alsaydık, 90 dakika boyunca gol yememek için kendi sahasına kapanan, maç boyunca tek bir A planı olan ve oyunu bozmaya çalışan takımlar yerine, kendi seviyemize yakın, sadece savunma değil aynı zamanda hücum planları da işleyen ve bizi zorlayan takımlarla karşılaşacaktık. Daha kaliteli maçlar olacaktı ve böylece ülke futbolu gelişecekti. İlerleyen yıllarda bu gelişimin yansıması Avrupa maçlarında da muhakkak görülebilecekti.
Umarım Galatasaray bu sene ligi domine eder ve gelecek yıl Avrupada kazanacağı puanlarla ülke puanına da ciddi bir katkı sunar. Ancak bu geçici bir katkı olacaktır. Çünkü daha sonraki yıllarda başarı gelmedikçe, takımlar ön elemeleri geçemeyip en az üç yıl şampiyonlar ligine katılamadıkça, lig statüsünü tekrar değiştirmemiz şart olacak. Ve maalesef biz, olacakları önceden öngöremiyoruz. İş olup bittiğinde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
Sağlıcakla...