24
2017
Fatih Hoca ve set oyunu geldi. Hayırlı olsun. En son Riekerink döneminde set oyunu oynamıştık. Her ne kadar Fatih Hoca'nın oyunu sete döndürmesiyle, ilk sekiz haftadaki dikine oyunu büyük olasılıkla ligin ikinci devresinde göremeyecek olsak da bu durum Şampiyon olamayacağımız anlamına gelmez.
Tudor, yönetim fakat özellikle de Cenk Ergün tarafından iyi yönetilemedi. Tamamıyla serbest bırakıldı. Oysaki Tudor'u tamamen serbest bırakabilmek için en az Fatih Terim kariyerinde bir tecrübeye sahip olması gerekirdi.
İlk sekiz haftadan sonra hata üstüne hatalar yaptı Tudor. Lakin bütün hatalarına rağmen doğru yaptığı bir şey vardı ki, o da oyunu bireyselliğe dönüştürmemesiydi. Nitekim sezon başında gelen futbolcular bu amaç doğrultusunda transfer edilmişti. Buna göre alınan futbolcuların hepsi takım oyuncusuydular.
İşte Fatih Terim'in Milli Takım'daki Hollanda ve Hırvatistan deplasmanlarını saymazsak, yıllardan beri vazgeçmediği set oyunu, beni bu yüzden biraz düşündürüyor. Çünkü oyun sete döndükçe, rakip takım yerleşir ve boşluk bulmak da artık eskisinden daha zor olur. Bu durumda iyi savunma yapan takımlara karşı kilidi açmak için bireysel futbolculara ihtiyaç var. Oysaki mevcut kadroda ne Belhanda, ne Ndiaye, ne de Rodrigues bu tarz futbolcular değiller. Feghouli bile sezonun ilk yarısı boyunca sadece Bursa deplasmanında böylesi bir görev üstlendi.
Bu durumda Fatih Hoca'nın elinde üç seçenek var.
1- Mevcut kadro içerisinden bu eksiği gidermeye çalışacak. Bu durumda sol kanatta Yasin'in banko ilk 11'de olması gerekir. Çünkü topu kanattan alıp, iki futbolcuyu geçerek tek başına gol atabilecek yetenekte başka bir futbolcumuz yok. Sinan Gümüş de özellikle forvet arkası pozisyonunda oyunun ilerleyen dakikalarında sık sık görev alabilir. Çünkü o bölgede özellikle şut ve bitiricilik konusunda eksiklikler var. Belhanda ve Feghouli, bu pozisyonda görev almalarına rağmen bu açığı kapatamadılar.
2- Devre arası sol bek, kanat ve forvet arkası olmak üzere üç futbolcu talep edecek. Kanat ve forvet arkasında istenen oyuncuların da oyun sıkıştığında kilidi açabilecek yetenekte futbolcular olması gerekiyor.
3- Maddi sıkıntı yüzünen alınması istenen futbolcular alınamaz ve mevcut kadro içerisinden de set oyununa alternatif futbolcular bulunamazsa, en zor olanı yapmaya çalışacak. O da, oyunu bireyselliğe döndürmeden, takım oyunuyla set oyunu oynamak. Bu da yıllar alır. Çünkü set oyununda rakip zaten yerleşiyor. Bu yüzden pas kanalları açma, yalancı koşu yapma, pasın şiddeti, oyunu genişletme, öne hareketlenme, üçgenler kurma, doğru zamanda doğru yerde olma vs. hepsi aynı anda doğru yapılmalı ki, yerleşik savunmada boşluklar bulunabilsin. İşte bu seçenek bu yüzden zor. Kaldı ki Mayıs 2018'e beş ay kalmışken bunu hedeflemek pek gerçekçi durmuyor.
Galatasaray'ın maddi durumu gereği kanat ve forvet arkası transferlerini yapabilmesi de çok zor gözüküyor. Çünkü bu pozisyonlarda oynayan sıradan yetenekler bile milyon eurolardan başlıyor ki bize Belhanda'dan en az bir gömlek daha üstün futbolcular lazım. Arda olasılığı da bütün fedakarlıklar yapılacak olsa bile kişisel ihtirasa takılıyor maalesef.
Bu yüzden Fatih Terim'in kısa vadede başarılı olmasının yolunun, Yasin'e ve Sinan'a daha fazla forma şansı tanımasından geçtiğini düşünüyorum. Ya da topa sahip olup oyunu sete döndürmekten vazgeçerek, Rodrigues gibi futbolcularla rakibi gafil avlamayı deneyecek. Ki bu da çok zor. Çünkü kariyeri boyunca felsefesinden ödün vermemiş bir teknik adamdan bahsediyoruz. Hatta o kadar ki, İspanya'da İspanya'ya karşı bile bu anlayıştan taviz vermemişti.
Benim en büyük endişem ise Milli Takım'da Hakan Çalhanoğlu'nun sağ kanatta oynatılması gibi Belhanda'nın da kanatlara çekilmesi olur. Fatih Hoca'nın bu tarz dokunuşları var. Lakin o zaman kanatsız bir futbolla yerleşik olan savunma çok daha zor açılabilir. Umarım bu tarz farkındalıklarını 2019 sezonuna bırakır.
Ndiaye mi yoksa Selçuk mu daha iyi set oynar derseniz, tabiki Selçuk derim. Ancak Ndiaye de Fatih hocanın seveceği tarzda koşan, mücade eden bir futbolcu. Tolga da öyle. Ancak Ndiaye, Tolga'dan daha yetenekli ve Fatih Hoca da yetenekli futbolcuları daha çok sever. Fernando'yu ise sanırım alternatifsiz görüyor. Basın toplantısında De Jong'un ismini bu yüzden vermiş olabilir.
Açıkçası Belhanda'ya nasıl bakıyor, onu tam olarak kestiremiyorum. Ancak sanki kendisini sol kanada daha yakın görüyor gibime geliyor. Bu yüzden Göztepe maçına 4-1-4-1 ile ve Fernando'nun önünde solda Belhanda, sağda Feghouli, göbekte ise Selçuk ve Ndiaye ile çıkarsa, kimse şaşırmasın.
Bu durumda erken gol bulamazsak, top devamlı bizde kalır belki ama üretkenlik anlamında sıkıntı çekebiliriz. Lakin Göztepe'nin stattaki ambiyansa dayanamayacağını ve erken çözüleceğini tahmin ediyorum.
Fatih Hoca'nın Galatasaray'a gelişi her zaman camia içerisinde büyük bir sinerji kaynağı olmuştur. Çünkü bu kulüple özdeşleşmiş, sevilen birisi kendisi. Ancak Göztepe'yi 5-0 yenecek olsak bile, daha sonrasında kimse tozu dumana katarak gideceğimizi düşünmesin. Zira topa sahip olabilmek adına savunma ve orta saha arasında defalarca al-ver de izleyeceğiz, buna hazırlıklı olun. Günün birinde Mehmet Topal misali Fernando'yu da stoperde oynatabilir. Bu tarz şeylere de hazır olabilmelisiniz.
Evet, Fatih Hoca için Arda nasıl onun gönlündeki isim değilse, benim için de Fatih Terim gönlümdeki isim değildi. Çünkü beş sene öncesinden bile çok farklı bir futbol oynanıyor artık günümüzde. Fakat Fatih Hoca'nın en sevdiğim özelliği Ozan Tufan gibi tüm inatlarına rağmen, oyun esnasında futbolun gerçeklerine sarılması ve bu yüzden de sonucu almasıdır. Mesela oyun kilitlendiğinde Eren'i, Tudor gibi 90. dakikada değil, 70'te oyuna alır ve maçı da çevirir. Ya da maçı çeviremese bile kenarda seyirci kalmaz. Bir şeyler dener ve zorlar. Zira pratik bilgisi Tudor'a nazaran çok daha üstün. Bu da bir gerçek. Bu yüzden işler kötüye gitse bile en büyük avantajımızın Fatih Hoca'nın bu özelliği olduğunu düşünüyorum.
Lakin her ne kadar sonucu değiştirebilmek için oyunu iyi okusa da, maç başlarında yaptığı bazı tercihlerine ve bunlarda inatlaşmasına da artık sabredeceğiz ve tahammül edeceğiz. Çünkü gülü seven dikenine de katlanır.
Saygılar...