17
2017
Deşifre edilmiş bir belge yok elimde. Lucescu'nun beynini de okuyor değilim ki zaten öyle bir yeteneğim de yok. Ahkam kesip bir şeyler çizerek ''işte budur'' diyebileceğim bir iddialaşmam da yok kimseyle. Lakin kendimce olması gerekene yönelik gerekçelerim var benim. Ve bunlar olmasaydı bu isteğimi de paylaşmazdım burada.
Günü kurtarmak adına sadece ''tecrübeden'' faydalanmak da yetmiyor. Bu güne kadar Gökhan Gönül Ömer Toprak ve Nuri Şahin'in Milli Takım forması altında kendi kalibrelerine yakışmayacak derecede vasat performans göstermeleri bir talihsizlikle de açıklanamaz elbette. Bu durum organize olmuş ekiplerde rahatlıkla oynayabilecek olan futbolcuların aynı ortamı başka takımlarda bulamadıkları zaman sırıtıyor olmalarıyla daha çok ilişkilendirilebilir. Bu açıdan özellikle kısa vadede bu tarz tecrübeli futbolcuları oynatmak da bir risk.
Rakibi nerede karşılayacağız? Topu sahiplenecek miyiz yoksa topu onlara mı bırakacağız? Ukrayna ve Hırvatistan'ın en etkili olduğu hızlı kanat akınlarına karşı nasıl önlem alacağız? Yoksa onları kendi silahlarıyla mı vurmaya çalışacağız? Tüm bunların hepsi muamma. Lucescu'nun sadece rakibi analiz etmesi yetmiyor. Bir de kendi takımı üzerinden bu analize bir sentez üretmesi lazım ki işte asıl mesele de burada başlıyor. Çünkü bilmece olan onlar değil biziz.
Bugüne kadar orta saha direncini düşüren Selçuk ve form ritmini bir türlü yakalayamamış bir de buna rağmen saha içerisindeki asıl görevi Selçuk'un gediklerini kapatmak olan Ozan'la hızlı ve dikine oynamayı unutmuş bir Milli Takım'a bazı şeyleri aşılayabilmek hiç de kolay değil. Hele ise Lucescu'nun futbolcularla ilk antremanına çıktığında Yusuf Yazıcı gibi bazı genç isimleri canlı olarak belki de ilk kez görecek olmasını düşünürseniz sentez üretme açısından işinin ne kadar zor olduğunu daha rahat anlayabilirsiniz. Belki de sırf bu yüzden tanıdık eski yüzler tekrar alınabilir. Fakat Emre Belezoğlu çağrılacaksa Mahmut Tekdemir'le beraber davet edilmelidir. Çünkü Emre onunla uyumlu ve bu uyum da onun etkinliğini arttırıyor.
Şimdiden söyleyeyim. Kimse bu maçlardan iyi futbol falan beklemesin. Çünkü benim gibi orta yaş ve üzeri olanlar az çok Lucescu'yu tanıyorlarsa onun rakibi doğru analiz ederek ilk etapta ona önlem almaya çalışacağını tahmin edebilirler. Sentez ise Hakan Çalhanoğlu'nun bir duran topu ya da Arda'nın Burak'a keseceği bir orta olabilir. Daha ötesi için zamanı yok çünkü...
Yukarıdaki ilk 11 resmi benim Milli Takım'da görmek istediğim profilde futbolculardan oluşuyor. Buna göre bir kesici ön liberonun önünde oynamaya çalışan dört orta saha futbolcusu var ki bunların hepsi de dönüşlümlü olarak ceza sahasının içerisine girip - çıkan isimler. Lucescu devam ederse belki ancak seneye böyle bir yapıyı oluşturmaya çalışabilir. Kısa vadede Lucescu'nun 11'i ise tahminimce şöyle olur:
-------------------------(Volkan Babacan)-----------------------
(Gökhan G.)-----(Ömer T.)--------(Serdar A.)-----(Hasan A.)
(Cengiz Ü.)-----(Mehmet T.)-------(Emre B.)------(İsmail K.)
------------------------(Hakan Çalhanoğlu)----------------------
--------------------------(Burak Yılmaz)--------------------------
Lucescu özellikle defans ve orta saha göbeğinde daha tecrübeli futbolcuları tercih etmek isteyebilir. Çünkü bu bölgeler hata kabul etmez. 4-4-1-1 sisteminde beklerin kademesine girecek kanatlarla da maça başlayacağını düşünüyorum. Kısacası orta sahayı mümkün olduğunca dirençli tutmaya çalışacaktır. Arda ve Emre Mor'un maç eksiklerini göz önünde bulundurarak onları ikinci yarıya saklayabilir.
Tüm bunlar benim tahminim. Çünkü Lucescu gerçekçidir ve kısa vadede futbolun gerçekleri de bu gerekçelerle örtüşüyor aslında. Lakin handikaplarım da var. Mesela Gökhan'ın bire birde kolay çalım yemesi Ömer'in özellikle bu tarz kritik maçlarda bireysel hatalar yapması ve Mehmet Topal'n da stoperlerin arasına çok fazla gömülerek orta sahayı boşaltması gibi. İşte tüm bunları da Tayfur Havutçu'nun Lucescu'ya izah etmesi gerekiyor.
Gökhan Gönül'ün daha önce Perisic'ten yediği çalımlar aklıma geldikçe ben bile endişeleniyorum. Konoplyanka da kolay çalım atabilen bir isim. Bu tarz futbolculara karşı ikili kademe şart. Bu yüzden kimse Arda Turan ya da Emre Mor'la maçlara başlayacağımızı düşünmesin. Çünkü Lucescu önce gardını alır. Rakibi aynı silahla vurmayı denemez. Bunu zamana bırakır.
Orta sahada top ayağındayken top yapabilen fakat top rakipteyken direnci çok da yüksek olmayan esnek ayaklı futbolculara da yer yok bu anlayışta. Selçuk İnan Nuri Şahin Oğuzhan ve Emre Çolak'tan en fazla bir tanesi belki çağrılabilir kadroya. Fakat oynatılmaz. Okay Yokuşlu Kaan Ayhan Mahmut Tekdemir Tolga Ciğerci ve hatta formsuzluğuna ve kilolarına rağmen Ozan Tufan bile en gözde oyuncuları olur kısa vadede Lucescu'nun. Çünkü günü kurtarmak üzerine kurulu bir stratejide dirençli ve disiplinli olmak da bir nevi zorunluluk arz ediyor. 90 dakika boyunca bunu başarabilirsek öndeki bir futbolcunun yapacağı klas bir hareketle belki de istediğimizi alabiliriz ki işin en zor kısmı da bu. Yani beklemek.
Bugüne kadar Fatih Terim dahil bir çok teknik adam bizi disipline etmeye çalıştıkça başarılı olamadı. Bizim ruhumuz disipline edilerek belli bir kalıba bağlı kalmaya uygun değil çünkü. Biz belli bir anlayışa bağlı kalmaksızın önde ve coşkulu oynamayı seviyoruz. Fizik gücümüz motivasyon ve kenetlenmeyle birleşince çok da yetenekli olmamız şart değil. Çünkü ceza sahasının içerisinde oluşan bir karambolde bizim futbolcularımızdan birisinin önüne düşüreviyor o top. Belli bir sistem ve taktiğe göre değil de akan oyuna göre oynadığımız zaman rakip takım hatta rakip teknik heyet bile bizi çözmekte ve bizi durdurmakta zorluk çekebiliyor. Yani aslında biz sabit kalıplardan çıktıkça rakibin de kafasını karıştırıyoruz.
Bu açıdan Lucescu çok da doğru bir tercih değildi. Eric Gerets çok daha isabetli bir karar olabilirdi mesela. Fakat yine de çok karamsar konuşmak istemiyorum. Belki bu sefer bizi disipline ederek dizginlemek yerine bizi bu katı kalıpların dışarısına da çıkartabilir Lucescu. Çünkü az çok da olsa bizi tanıyor. En önemlisi ise gerçeklerle inatlaşmadığıdır. Ve bizim gerçeğimiz de bu malesef. Hiç bir kalıba sığmadığımız ve sadece akan oyuna göre coşkulu reaksiyon gösterdikçe başarılı olabildiğimiz gerçeğidir. Lakin Lucescu'nun kariyerini düşündüğümüzde böylesi riskli kumarlara neredeyse hiç başvurmadığını da belirtmek isterim.
Saygılar...