25
2013
Düşünebiliyor musunuz, Burak Yılmaz Kopenhag karşısında Galatasaray’a geldiği günden bu yana en fazla koştuğu, en çok mücadele ettiği en faydalı olduğu maçı oynadı. Tabi bana göre. Ama bazı önemli(!) spor yorumcularına göre Burak Kopenhag maçının en kötülerinden(!) birisiydi....
Halbuki, o Karabük maçında henüz 3. dakika dolana kadar İKİ defa ofsayda düşen, İKİ de yanlış pas verip iki atağı kesen, toplamda DÖRT, bu güne kadar oynadığı maçlarda toplamda 18 defa ofsayda düşen, top kaybettiğinde geriye yürüyerek dönen Burak’tan eser yoktu sahada.....
Ve stadta yer alan 50 binden fazla seyirci de bunun farkına vardı ki onu takdir etti, o golleri kaçırmasına rağmen alkışladı. Çünkü seyircimiz gerçekten futboldan anlıyor, oyuncusunun gol kaçırsa da mücadele ettiğini, elinden gelenin en iyisini yaptığını görüyor ve hakkını veriyor......
Ama, maalesef bizim yazılı ve görsel medyamızda öylesine kazmalar var ki insanın o mevkilere nasıl geldiklerine şaşmaması imkansız. Çünkü adam(!) kalkıp da Kopenhag maçında takımın en kötüleri Selçuk ve Burak’tı diye yazabiliyor......
Düşününü artık, futbolumuza kimler yön veriyor......
Öyle üstadlar(!) var ki Galatasaray’ın Kopenhag karşısında 4-4-2 sistemi ile ve ileride pres yaparak oynadığını bile yazdılar, ballandıra ballandıra anlattılar.
Tabi bunun yanında 4-3-3 tertibi ile oynadığımızı yazanlar da olmadı değil hani. J
Bu da gösteriyor ki sporumuz, özellikle de futbol aleminde sıhhatli(!) yorum yapanlar çoğunlukta....
Oysa birazcık futbol bilgisi olan herkes Galatasaray’ın tam da Sneijder’in istediği ve onun faydalı olabileceği şekilde, yani 4-2-3-1 sistemi ile oynadığını kolaylıkla görebilir.
Bu sistemde ileride Drogba tek başına, Sağda Bruma ve solda da Burak oynadı. Sneijder de Selçuk ve Melo’nun önünde, Drogba’nın arkasında serbest oynadı.....
Yoksa ben mi yanlış gördüm?.....
Düşünün artık spor medyası, gazetelerin spor sayfaları, Televizyonların spor programları (Bu işin hakkını verenleri tenzih ederim) kimlerin ellerinde.....
Galatasaray, 4-2-3-1 sistemi ile sahaya yayılmasının yanında bu sezon en çok koştuğu, en fazla mücadele ettiği maçını oynadı Kopenhag karşısında.
Ve bana göre de bu sezonun en güzel maçını oynadı....
Sneijder’in, Drogba’nın, Burak’ın yanında Melo olsun, Eboue olsun çok çok iyi bir maç çıkardılar.
Bruma bu takımda her zaman yerinin olduğunu, her geçen gün takıma lıştığını gösterdi.
Takım olarak iyi bir oyun çıkardık ve hak ettiğimiz bir galibiyet aldık.....
Ve bu takım daha birkaç gün önce (Bakmayın siz Galatasaray’ın galip geldiğine) Karabük karşısında resmen dağılmıştı. Karabük 10 kişi kalmasaydı eğer belki de mağlubiyet bile alabilirlerdi.....
Takımın sahada resmen dökülüyordu.
O takımdan Kopenhag’ı böylesine dağıtan bir takım çıkması akıl alacak gibi değil diye düşünen çıksa da aslında Galatasaray işte buydu.
Yani Kopenhag karşısındaki Galatasaray gerçek olan Galatasaray’dı....
Bakmayın siz Karabük maçının sonucuna.
Galatasaray gerçekten çok kötüydü o maçta.
Mancini’nin tercihleri çok kötüydü. Oynanan futbol kötüydü....
Nasıl ki biz Galatasaray olarak daha önce oynadığımız bazı maçları 5-6 golle kazanmamız gerekirken berabere kalıp puanlar kaybettiysek Karabük de Galatasaray maçını çok rahat kazanabilirdi aslında...
İşte futbolun adaleti de böyle oluyor.....
Eğer Karabük 10 kişi kalmasaydı belki de çok büyük bir şok yaşayabilirdik Arena’da......
Karabükspor maçı ile ilgili olarak sayfadaki maç haberine maçın 9. Dakikasında yaptığım yorumda “Dakika şu anda 9 ve şu anda görünen o ki bu G.Saray, bu oyun ile, bu Karabük'ten mutlaka gol yer gibi görünüyor. Dilerim ben yanılırım. Aslında önemli olan yediğinden fazla atması. İnşallah onu da atarlar.” diye bir tespit yapmış ve galibiyet temennisinde bulunmuştum.....
Çünkü, Karabük maçının zor geçeceğini daha kadrolar açıklandığında anlamıştır futboldan anlayan herkes.
Galatasaray’ın hem de kendi saha ve seyircisi önünde oynadığı bir maça Muslera’yı da sayarsak tam SEKİZ defans özellikli oyuncu ile çıkması kimsenin kabul edebileceği bir durum değildir bence.
Hele hele Ceyhun Gülselam bombası unutulacak gibi değil.....
Yani, onun yerine orada oynamayı hak eden başta Bruma olmak üzere Engin, Aydın ve hatta Emre Çolak varken Ceyhun’un tercih edilerek takımın forvetinin koşmayan, pres yapmayan, geriye yürüyerek dönen ÜÇ oyuncudan oluşturulması (Drogba-Burak-Snaijder o maçta fazla koşmamışlardı ve sistem maalesef 4-3-1-2 idi) maalesef Galatasaray’ı Karabük karşısında ezik bir futbol ortaya koymasına, kalesinde sık sık gol tehlikeleri yaşamasına neden olmuştur.....
Karabük maçında Sneijder’in goller atması üzerine bazı arkadaşların “Gördünüz mü Sneijder’i” tarzında yorumlarını okuyunca tebessüm etmeden duramadım doğrusu.
Ben dahil pek çok kişinin defalarca söylediği gibi konu Sneijder’in gol atması değil aslında.
Totalde Galatasaray’a verebileceklerişdir.....
Sneijder ne kadar formda olursa olsun, fizik gücü ne kadar yerinde olursa olsun onun oynayacağı ve başarılı olacağı sistem 4-2-3-1 ‘dir......
Olay budur aslında.....
Çünkü o başka bir sistemde ne kadar oynarsa oynasın 4-2-3-1 sistemindeki kadar başarılı olamaz....
O asla bir HAGİ değildir ve onun yaptıklarını yapamaz.....
Ve Galatasaray Kopenhag karşısında 4-2-3-1 siteminde oynadığı, Sağda Bruma gibi bir kanat oyuncusunun oynadığı, solda ise Burak’ın beklenenin çok üstünde mücadele ettiği bir oyun ortaya koyduğu için gerçek ve istediği yerde oynayan Sneijder güzel bir oyun ortaya koymuş ve başarılı olmuştur.....
Yoksa, Mancini sahaya Beuma’nın yerine Karabük maçında olduğu gibi bir Ceyhun Gülselam’ sürseydi, solda Burak herkesi şaşırtan bir performans göstermeseydi, ya da sahada 4-3-1-2 sitemi ile yer alıp Burak’ı yine ilerde Drogba’nın yanında oynatsaydı takım aynı koşuyu yapsa da takım bu kadar başarılı olamazdı bana göre.....
Takımın sistemi ve koşu mesafeleri ortaya çıkmıştır artık.
Bundan sonra yapılması gerekenler bellidir. Macera aramaya hiç gerek yoktur....
Kopenhag maçından az koşmamak kaydı ile bu takım ligde bu sistem ile bütün takımları dağıtacağına inanıyorum......
Ama lig maçlarında yabancı kuralı yüzünden hangi futbolcuların sahaya sürüleceği de çok önemli......
....................................................................
Aslında konuşulması gereken çok fazla şey var Galatasaray ile ilgili.
Mesela, çok uzun zamandır frikiklerden ve kornerlerden faydalanamıyoruz. Hatta, attığımız kornerlerde bırakın rakip kalede tehlike yaratıp gol atmayı, korner sonucunda kendi kalemize doğru çok tehlikeli kontrataklar yapıldığını görüyoruz. Bu yanlış ivedilikle düzeltilmesi gereken bir konu bence.
Frikiklerimiz ise heyecan yaratmaz oldu artık.
Sanki Selçuk da kendi özgüvenini kaybetmiş gibi.
Oysa, takımda frikik atacak o kadar çok oyuncu var ki. Ama o kadar frikik atmamıza rağmen de golümüz yok. Çünkü hangi noktadan kimin kullanacağı karmaşası var takımda.....
Yeni bir teknik direktör olarak Mancini‘nin bazı konularda deneme yanılma yöntemi ile doğruyu bulması normal kabul edilebilir belki ama şu anda neredeyse ligin ilk yarısının yarısını geçtik. Biraz daha dikkatli olunmasında fayda var sanki. Bir Riera’nın sağ açık oynatılması, Ceyhun Gülselam’ın ön libero veya stoperden başka bir mevkide denenmesi sadece Mancini’nin Galatasaray’da yeni bir teknik direktör olmasına bağlanabilir. Hoş görülebilir. Ama kaybı büyük oluyor işte....
Onun tecrübeli bir Teknik adam olarak en kısa sürede futbolcuların oynayabileceği sitemi bulup değiştirmeden yoluna devam edeceğini umuyorum. Ve bu sitem de Kopenhag karşısındaki sitem olması gerekir diyorum......
....................................................................
Başkanımız, eğer etik kuralları ve kurumsallaşmayı düşünüyorsa, Galatasaraylılığı tescillenmiş kişileri karşısına alıp onları küçük düşürmeye uğraşacağına o önemli vakitlerini Galatasaray’a her türlü tuzağı kurmayı kendine vazife edinmiş bazı dış mihraklar ile Galatasaray’ı mahkeme kapılarında sürünmek zorunda bırakan içimizdeki hainleri temizlemekle uğraşsa çok daha iyi yapar diye düşünüyorum.
Bugün hiçbir Galatasaraylının Mancini’ye, onun kalitesine, bu i,şi yapıp yapamayacağına dair olumsuz bir görüşü olmaz, olamaz.
Bizleri üzen sadece başkanımızın saçma sapan sözleri.
Çünkü; “Roberto Mancini her şeyden önce başarılı bir teknik direktör. Ligde üst üste 2 şampiyonluk ve geçen sezonki Şampiyonlar Ligi çeyrek final başarısından sonra G.Saray’ın bugünlerde bir değişikliğe ihtiyacı vardı. Yeni hocamız Roberto Mancini’nin Türk futbolu ve aynı zamanda G.Saray’a yeni bir renk getireceğini düşünüyorum.” diyen bir başkanımız var bizim.
Oysa ki, ortada “Neredeyse düşme potasından gelen, iki sezon ard arda şampiyon olan, iki Süper Kupa alan, Şampiyonlar Liginde Çeyrek Final oynayan bir takımın ne gibi bir değişikliğe ihtiyacı olabilir?” sorusu da var......
Hoşça kalın, Galatasaray ile kalın.
Sevgi ve saygılarımla,
Hakan GİRGİN