Makale Yaz
Bu haberi yazdır
Şikenin Profesyonelleri...!
 Nis
28
 2014

Belki de pek çoğunuz şikenin ilk defa 3 Temmuzda başlayan süreç ile bu kadar açık seçik ortaya çıkarıldığını düşünüyorsunuz ama inanın çok yanılıyorsunuz....

Hani daha düne kadar herkes şikenin, teşviğin bu ülke sporunda her zaman var olduğunu söylerdi de her ne hikmetse bu filmin baş aktörünün aslında Fenerbahçe olduğu ortaya çıkınca, hem de tüm belgeleri ile ortaya konularak ispat edildiğinde birden bu suç üstü yapılan taraflardan dolayı şikenin olmadığı, sadece teşebbüs halinde kaldığı konusu işlenmeye başladı. Hani yıllardır sporun içinde olan, tek zevki başta futbol olmak üzere spor olan halkımız da yedi(!) yani tüm bu numaraları...

Hani, her işte olduğu gibi Fenerbahçe'nin herkes tarafından bilinen resmi ve ve fahri olarak görev yapan gayr-i resmi yayın organları, Fenerbahçeli medya maymunları ve her yerde var olan amigoları ile holiganlarının her zaman dile getirdiği bazı iddialar vardır ya işte bunlardan birisi de hep bu ülkeye şikeyi aslında G.Saray'uın getirdiği tezidir, iddiasıdır…

Şunu iyi bilin ki Fenerbahçelilerin özellikle iddia ettikleri her şeyi ısrarla araştırırsanız gerçeğin çok daha başka türlü olduğunu kolaylıkla görürsünüz.

Çünkü bunların gelmişi, geçmişi hep yalanlarla doludur.

Bazılarının ülkelerini işgal edenler ile maç yaptıkları için Vatana İhanetten yargılandıkları, birilerinin düşman kuvvetlerine yenilmeyi kabul etmedikleri için tutuklandıkları ve hatta bazılarının kurşuna dizildiği, ölenler için adlarına kahramanlık anıtları yapıldığı bir dünya üzerinde, bunlar utanacakları yerde Harrington Kupası ile öğünmektedirler...

Belli ki bu zavallılar! Mustafa Kemal'in General Harrington'a neler söylediğini bile bilmiyorlar…

Dostlar, biliyorsunuz ki TARİH ISMARLAMA BİR ŞEKİLDE YAZILMAZ…

Tarihi gerçekler, ASLA bunların internet sayfalarında yayınladıkları gibi değildir…

Tarihte belgeler konuşur. Tarih kayıt altındadır.

Yani, kısaca Tarih bunların "Asr-ı Fener" de süsleyerek anlattıkları gibi değildir…

Tarihi gerçekler bambaşkadır.

Ve Tarih her şeyi yazdığı gibi en büyük şikecileri de yazar…

Hem de belgeleri ile.

Üstelik bu belgelerde şikenin sahaya inmiş olduğu da ispatlanmıştır… 

Şimdi sırayla gidelim ve bu ülkeye şikeyi Galatasaray mı getirmiş, yoksa bu işin de mucidi bugün olduğu gibi eskiden de Fenerbahçeymiş mi bir görelim...

 

BASKETBOLDA YAŞANANLAR...

İlk resmi Türkiye şampiyonası 1945-1946 sezonunda başladı basketbolda. İlk Türkiye şampiyonu ise Beykoz’du. Sonraki dört yılda üst üste Galatasaray kazandı Türkiye şampiyonluğunu.

1950-51 sezonuna gelindiğinde Galatasaray’dan Türkiye şampiyonluğu bayrağını Harp Okulu aldı. Ertesi yılın şampiyonu da yine Harp Okulu’ydu. Sonraki sezonda Türkiye şampiyonu yeniden Galatasaray’dı. Ertesi sezon ise Modaspor.

Bir sonraki sezon… Bir sonraki sezon Türkiye spor tarihindeki en çirkin olaylardan birisi gerçekleşti. Hep birlikte hatırlayalım.

1954-1955 sezonunda Türkiye şampiyonası, 19-25 Nisan tarihlerinde altı takımın katılımıyla gerçekleştirildi İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’nda: Modaspor, Galatasaray, Fenerbahçe, Harp Okulu, Ankaragücü ve Altınordu.

İlk günkü maçlarda Galatasaray, Fenerbahçe ve Modaspor rakiplerini kolayca yendiler. Ertesi günkü en önemli maçta Modaspor Galatasaray’ı yenmeyi başardı; 67-62’lik skorla. Dördüncü günkü önemli maçta Modaspor’u 55-47 yenerek şampiyon olmak için büyük bir avantaj sağlayan takım Fenerbahçe’ydi.

Galatasaray’la Fenerbahçe arasındaki şampiyonluk maçı 25 Nisan 1955, Pazartesi gecesi oynandı Spor ve Sergi’de. Fenerbahçe’nin şampiyon olması için Galatasaray’ı yenmesi yetiyordu. Hatta altı sayıyla kaybetse bile yine de şampiyon olacaktı Fenerbahçe. Galatasaray’ın şampiyon olması için ezeli rakibini en az 7 sayıyla yenmesi gerekiyordu.

Bu önemli maçın ilk yarısını 25-20 önde kapattı Galatasaray. İkinci yarıda ise farkı 13 sayıya kadar yükseltti. Fenerbahçe’nin en iyi oyuncuları Altan Dinçer ve Sacit Seldüz beşer faulle oyun dışı kalınca Galatasaray’ın şampiyonluğu neredeyse kesinleşmişti.

Ya da öyle sanıyordu herkes. Tâ ki maçın bitimine 44 saniye kala Galatasaray 40-27, yani 13 sayı öndeyken tribünden bir Fenerbahçe yöneticisinin inmesine dek. Türkiye spor tarihinin en çirkin kararlarından birine imza atarak Fenerbahçe basketbol takımını sahadan çekti tribünden inen o Fenerbahçe yöneticisi.

Tam anlamıyla şeytanî bir plandı bu. Şöyle. Fenerbahçe sahadan çekilip hükmen yenildiği için puan alamayacaktı o maçtan. Böylece Fenerbahçe sekiz puanda kalacak, Modaspor’la Galatasaray’ın puanları ise (9 puan) eşit olacaktı. Böylece ikili averaj devreye gireceği için şampiyon, Galatasaray’la oynadığı maçı kazanan Modaspor olacaktı. Galatasaray ise ikincilikle yetinmek zorunda kalacaktı şampiyon olması gerekirken.

Buydu işte o şeytanî plan. Ancak bu plan federasyondan döndü o gece. Çünkü kararlarını sahada yapılan şeytanlıkları görmezden gelerek değil, spor ahlâkını gözeterek veren yürekli insanlar vardı o dönem federasyonlarda. Maçtan hemen sonra acilen toplanan Basketbol Federasyonu kupayı ikiye bölerek hem Galatasaray’ı, hem de Modaspor’u basketbolda Türkiye Şampiyonu ilan etti. (Galatasaray’ın tarihinin en şerefli kupalarından birisi olan o yarım kupayı daha da yakından görmek isteyenler Galatasaray Kültür ve Sanat Merkezi’ni ziyaret etmeliler.)

Böylece 1954-1955 sezonu basketbolda ilk ve tek olarak iki takımın da şampiyon olduğu sezon olarak geçti tarihe.

Sizler unutturmaya çalışsanız Tarih unutturmaz o yarım ama şerefli kupayı. Çünkü tarih sadece şampiyonları değil, küçük oyunlar yüzünden şereflerini korumayan takımları, kulüpleri de yazar. Hem de üzerinden tam 60 küsur sene geçmiş olsa bile. Hem de unutmamak ve affetmemek üzere.

............................................................ 

FUTBOLDA YAŞANANLAR...

Bildiğiniz gibi Galatasaray camiası bir Cemal Nalga skandalı ile sarsıldı. Herkes biliyor ki Galatasaray camiasından tek bir kişi bile bu (ADI ÜSTÜNDE) skandalı asla savunmadı ve hatta büyük çoğunluk her türlü zararı kabul edip başkandan takımı ligden çekmesini dahi istedi. Herkesten önce kulüp sorumluları bünyesinden uzaklaştırdı ve gereken cezaları verdi.

Hiç kimse, "Kİm yaptıysa, ne yaptıysa kulübü için yapmıştır" demedi....

İşte, ne için yapıldığı belli olmayan ve Galatasaray'a yaşattığı rezillikten başka en ufak bir getirisi olmayan bu (BİZİM DE KABUL ETTİĞİMİZ) rezillik için ASRIN SKANDALI diyen malum kişilerin geçmişte bu ülke halkına yaşattıklarını bir kez daha gözler önüne serelim ve tekrar bir hatırlatmada bulunalım. 

Okuyun ve TARİHİN TOZLU SAYFALARINDAN YERİNİ ALAN İLK VE EN BÜYÜK ŞİKE VE SKANDAL'ı ile bizlerin SKANDAL dediği CEMAL NALGA olayını bir karşılaştırın bakalım. CEMAL NALGA olayı bir SKANDAL ise ki öyle.. O ZAMAN F.BAHÇE'NİN YAPTIĞININ ADINI NE KOYMAK GEREKİR.. KARAR DA YORUM DA SİZLERİN.. 

Biliyormusunuz beyler,

1951 yılında FENERBAHÇE  İNÖNÜ STADINDA BEŞİKTAŞ İLE YAPACAĞI LİG MAÇINA SIRF GALATASARAY ŞAMPİYON OLMASIN DİYE HERKESİN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA SAHAYA İKİ LİSNASSIZ FUTBOLCU İLE ÇIKARAK, BİLEREK İSTEYEREK HÜKMEN MAĞLUP OLMUŞ...

Bu Rezalet Fenerbahçe'nin önde gelenlerinden ve taraftarlardan büyük tepki görmüş.. Üstüne üstlük.. Efsane futbolcu Lefter bu maçta öyle bir penaltı kaçırmış ki evlere şenlik.. İşte o penaltı günün gazetelerinde """Lefter'in akıllara hayret verici penaltısı uzun müddet bizzat Fenerliler tarafından yuhalanmıştır""" şeklinde yer almış.

 

YAŞANANLARI KISACA ÖZETLEMEK GEREKİRSE;

1951 yılı İstanbul Ligi son maçlar (Galatasarayın 1 maçı eksik) 8 Nisan 1951. Son maç Beşiktaş-Fenerbahçe. Fenerbahçe, Beşiktaşı yenerse, Galatasaray eksik maçını kazanması halinde şampiyon. Beşiktaş, Fenerbahçeyle berabere kalır yada kazanırsa Beşiktaş şampiyon. Fenerbahçe maça iki tane lisansız futbolcuyla çıkıyor, maçın hakemi maçı başlatmadan önce uyardığı halde bilerek ve isteyerek hükmen mağlup oluyor, Galatasaray şampiyon olmasın diye. Oynanan maçı da Beşiktaş 3-1 kazanıyor.

Bazı gazete ve mecmualar """Güzel bir formülle(!!!) sahaya gayri nizami iki oyuncu ile çıkan Fenerbahçe Beşiktaş’a borcunu ödedi.""" derken bazı gazeteler de Borç Ödendi Alacak Ne İdi”  diye başlık atarken sonradan mesele çok daha iyi anlaşılmış.

Meğer Fenerbahçenin 1943 yılından bir borcu varmış Beşiktaşa....

Meğer bu maçtan yaklaşık 8 sene önceki hesap şöyle oluşmuş.

Tarih 23 Mayıs 1943. Günlerden Pazar.

Şeref Stadında Milli Küme karşılaşmalarının sonuncusu Beşiktaşla Fenerbahçe arasında oynanacak. Eğer maçı Beşiktaş kazanır veya berabere kalırsa Galatasaray, yenilirse Fenerbahçe şampiyon olacaktı. Herkes Galatasaray aleyhinde iki rakibin anlaştığını iddia ediyordu. Nitekim Beşiktaşlılar sahaya acayip bir takımla çıkınca dalavere bütün çıplaklığıyla kendini gösterdi. Amma Beşiktaşlılar efendice(!!!!!) hareket edip, Fenerbahçelilerini geçen hafta yaptıkları gibi hükmen mağlubiyeti evvelden kabul etmeyerek kozlarını sahada pay etmek istediler. Bu karşılaşmadan evvel Fenerbahçe ile yaptıkları üç maçı da kazanan Beşiktaşlılar ne olursa olsun, Galatasaray şampiyon olmasın diye çıkardıkları şu garip takıma bakın aziz okuyucularım: Celadet- Saim, İbrahim-Hüseyin – Ömer - Ali- Sabri - Hakkı –Kemal – Cahit - Şükrü.. 

Ve pek tabi, bundan evvelki son üç maçında Beşiktaş'a mağlup olan Fenerbahçe eşsiz(!!!!!) bir galibiyet alarak Beşiktaşı 4-1 yener...

Ertesi gün bu maçı Cumhuriyet gazetesine tanınmış bir spor muharriri Eşref Şefik haberini şu başlıkla yazmıştı. “Şerefsiz Beşiktaş takımı dün Fenerbahçeye 4-1 yenildi”... İşte tarih tekerrürden ibarettir derler. Çok doğru bir söz. Tam sekiz sene sonra Fenerbahçeliler, Beşiktaşlılara olan şampiyonluk borçlarını ödediler. Hem de ne şekilde. Faiziyle birlikte. Evvela hükmen mağlup oldular. Yani Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşmalarının 90.ıcısı olan maçı hükmen yani 3-0 ve 91.incisi olan hususi maçı da 3-1 kaybederek. Herhalde Fenerbahçenin kıymetli idarecileri alacaklı olan Beşiktaşlılara borçlarını faiziyle ödemekten ziyadesiyle memnun ve mesrurdurlar. Bereket versin biz Galatasaraylıların buna benzer ne bir borcumuz ve ne de bir alacağımız var. 

Yukarıda bahsettiğim o meşhur 3-1'lik mağlubiyet ile ilgili olarak;

9 Nisan 1951 tarihli SON TELGRAF gazetesinde “Dünkü maça iki lisansız futbolcu ile başlayan F.B., hükmen mağlubiyeti kabul etmişti. Bu müessif hadiseye inzimamen sahadaki oyunu da 3-1 kaybetti.” Başlığı altında HALİT KIVANÇ’ın yazısı aynen şöyle idi: ... Lig şampiyonunu tayin edecek olan dünkü maç, maalesef pek nahoş bir şekilde kapandı ve spor hayatımızın acı vakalarından biri olarak tarihe geçti... ...Normal olan şekli F.B. takımının en kuvvetli tertibiyle sahaya çıkması ve rakibini yenmesi idi. Bu arada dolaşan dedikodulara aslan inanmıyor ve Sarı-Laciverdin bu kudretli kadrosunu bekliyorduk. Fakat maç saati geldiği anda, İnönü Stadyumunu dolduran 25 binden fazla seyirciyi hayal sukutuna uğratan bir manzara ile karşılaştık. F.B. sahaya lisansı olmayan iki oyuncu ile çıkıyordu. Evet, Fener takımı, daha birinci dakikada mağlubiyeti hem de kendisine bir tek puan bile kazandırmayacak olan hükmen mağlubiyeti kabul etmişti. Bu demektir ki, Sarı-Lacivertliler puan ve fikstür icabını suistimal ederek şampiyonluğu Beşiktaşa vermeyi uygun görmüşlerdi....F.B. gibi şerefli ve şöhretli bir kulüp, bu gibi kaprislere alet olacak tıyniyette bir teşekkülmüdür? Sarı-Lacivert şeref dolu tarihinde böyle peşin bir mağlubiyet bulunduğunu biz zannetmiyoruz. F.B. taraftarları dün büyük yeis içindeydiler, günü erken saatlerinden itibaren stada koşan binlerce seyirciyi istismar etmeye kimin hakkı vardı?

...Herhalde bu hadisenin resmi bazı neticeleri de olacaktır. Başta böyle bir gayrinizami oyuna müsaade eden hakem olmak üzere müsebbipler hakkında gereken kararların alınması doğru olur.

............................................................

O günlerdeki gazetelerde ve mecmualarda yazanları anlatmaya kalkmayayım çünkü sayfalar yetmez yaşanan o rezillikleri anlatmaya...

Mesela, en basitinden HER GÜN gazetesinin söz konusu maç ile ilgili başlığı aynen şöyle idi;

"SATILAN FENERBAHÇE" 

İşte Fenerbahçeli Zeki Rıza Sporel 'in sözleri: “Çok hazİN bir spor hadisesi karşısında bulunuyoruz. Bir Fenerbahçeli olarak üzüntüm büyüktür. Fenerbahçenin yaptığı bu hareket, asla sportmenliğe sığmaz. Ben bazı Fenerli arkadaşlarımla, meseleyi anlar anlamaz maçın yarısında stadı terkettim. Fenerli idareciler çok çirkin bir iş yapmışlardır.”.....

 

Acaba "BU ÜLKEYE ŞİKEYİ GALATASARAY GETİRMİŞTİR" diyen süper zeki(!) beyfendiler(!) bu konularda ne düşünürler, ne söylerler gerçekten çok merak ediyorum…

.

EMİNİM ŞİMDİ AZİZ  BEY İLE ÖĞÜNDÜKLERİ GİBİ, ŞİKE İLE GURUR DUYDUKLARI GİBİ O GÜNLERDE YAŞANANLAR İÇİN DE BİR KURTULUŞ SAVAŞI HİKAYESİ UYDURURLAR. O DAVRANIŞLARINDAN DA BİR KAHRAMANLIK DESTANI ÇIKARIRLAR.:))..

Daha ayrıntılı bilgi isteyenler: http://www.turkspor.net/default.asp?o=1&id=55075

............................................................

O günleri yaşayanlar iyi bilir, 70'li yılların başında Galatasaray Türk futbolunda fırtına gibi esmeye başlamış ve ard arda 3 yıl şampiyon olma başarısını göstermişti. İşte o yıllarda da haçlı zihniyeti boş durmamış ve kirli eller her zaman olduğu gibi yine başarılı olanları engellemek için devreye girmiştir.

O yıllarda futbolumuzda neler döndüğünün en büyük itirafı yine bir Fenerbahçeliden gelmiştir.

2012 Şubatında  Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Üyesi Kemal Akbulutlu, 1975 yılında yani yaklaşık 37 yıl önce oynanan bir Ankaragücü-Galatasaray maçına 250 Bin TL'lik para dolu çantayı, Ankaragücü soyunma odasına BİZZAT götürdüğünü itiraf etmiş, hatta Erman Toroğlunun o gün "PARA 16'YA BÖLÜNSÜN" diye bağırdığını anlatmıştır....

Hatta Kemal Akbulutlu olayın ayrıntılarını şöyle anlatmıştır.

"Bu parayı götüren kişi benim. Soyunma odasının içinde Erman Toroğlu, 'Bu para 16'ya bölünecek' dedi. Maç bittikten sonra Ankaragücü'nün futbolcuları soyunma odasına girdikten sonra Erman Toroğlu çantanın üstüne çapraz bir şekilde ayaklarını uzattı. 'Fasulyeler bunun içinde mi' dedi bana. 'Evet' dedim ben de. Ondan sonra ayağa kalktı, '16'ya bölün, hakkımı bana ayırın' dedi. Antrenör Hasanagic geldi, 'Yok Erman, bu 21'e bölünecek' dedi. Erman Toroğlu'nun o hali, tavrı, saldırganlığı hala gözümün önünde. Duşlara giden kapıyı kırdı. 'Ben kabul etmiyorum. Benim hakkımı 16'ya bölerek verin' dediğini söylemiştir...

"Çantayı arkadaşımın arabasıyla, iki kişi götürdük. Soyunma odasına sadece ben girdim diye devam etmiştir.

Kaynak: http://live.sporx.com/futbol/sorusturma/tesvik-primini-biz-verdikSXHBQ268171SXQ 

 

Ama, sizler yine de benim anlattıklarımı sakın ha dikkate almayın(!).

Çünkü Fenerbahçelilerinin dediği gibi şikeyi bu ülkeye Galatasaray getirmiştir(!). Fenerbahçeliler masumdur(!), onlar sütten çıkmış ak kaşıktır. Yaşananlar hep komplodur. J

............................................................ 

2011 yılının Ağustos başlarıydı.

Türkiye her kesimiyle şike sürecinin içine dalmış, Türk Futbolu darmadağın olmuştu.

CNN TÜRK'de "Türk Futbolu Mahkemede" adlı programa konuk olan eski milli futbolcu Oktay Derelioğlu, ŞİKE ve TEŞVİK ile ilgili olarak itiraflarda bulunuyordu.

“Hayatımda 3 defa önerildi. Üçünde de cevabım aynı oldu. İlk şike teklifi 2.ligde 15 yaşında geldi takım olarak. Sonra meşhur Trabzon-Galatasaray maçında geldi. Benim söylediğim keline şu: “Okey verebilirsin, ne istersen ver. Maçtan sonra konuşuruz.” Ben zaten oynayacağım. Benim işim zaten oynamak. Ben teknik direktör olarak takımının karşısına teşvik primi almış bir takım çıksa, tedirgin mi olacağız? Çıkıp oynayacağız. Ama maç satma olayı çok farklı.” demişti... 

Oktay Derelioğlunun itirafına konu olan meşhur Galatasaray-Trabzonspor maçı da bir zamanlar Cihan Oskay'ın Aziz Yıldırım'ın kendisine para verip Trabzonsporlu oyunculara TEŞVİK gönderdiğini, aynı zamanda Samsunsporlu futbolculara da ŞİKE teklif ettiğini iddia ettiği maçlardı.

Bildiğiniz gibi o zamanlar malum kişiler Cihan Oskay'ı MECZUP ilan etmişlerdi.

Oktay Derelioğlunun bu itirafı bile Aziz Yıldırım'ın çevirdiği karanlık işleri ortaya çıkarmakta, Cihan Oskay'ın iddialarını teyit etmektedir.

Kaynak : http://www.internethaber.com/oktay-derelioglu-da-itiraf-etti-363501h.htm#ixzz1UeMdG3Wv  

 

AMA, SİZLER BU İDDİALARI DA DİKKATE ALMAYIN(!)..

ÇÜNKÜ,  Fenerbahçelilerinin dediği gibi şikeyi bu ülkeye Galatasaray getirmiştir(!). Fenerbahçeliler masumdur(!), onlar sütten çıkmış ak kaşıktır. Yaşananlar hep komplodur. J

............................................................ 

Yıllardır birileri "BU ÜLKEYE ŞİKEYİ GALATASARAY GETİRMİŞTİR" diye bir taraflarını yırtar durur ya aslında tüm bu bağırıp çağırmaları sadece kendi yaptıkları üçkağıtları kamufle etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir..

Yukarıda da bahsettiğim gibi eğer Fenerbahçeliler bir konuda gerçekten çok isyan ediyorlarsa bilin ki tam tersini onlar yapmışlardır veya yapıyorlardır.... 

Mesela;

Yine, 27.04.1976 tarihli Milliyet Gazetesinin 11. sayfa haberlerinde "TÜRKİYE'DE ŞİKE HAKKINDA ÇOK YETERSİZ ÖNLEMLER ALINMIŞTIR" derken, yine aynı tarihli gazetenin 12. sayfasında "Türkiyede şike kol gezerken İtalya'da Lazio kanaatle küme düşürülüyor" diye başlık atmıştı milliyet...

 

Mesela;

21.06.1981 tarihli Milliyet'in 14.sayfasındaki haberde şöyle diyordu....

Başta Milliyet olmak üzere Türk basını yıllardan beri iddia etmektedir: """Şike, herhangi bir suç gibi ispatlanamaz. Şike ve benzeri gibi olayların önüne geçmek mi istiyorsunuz, her şeyden önce sporda uygulanacak kuralların genel hukuk kuralları içinde bir ayrıcalık taşımasını yasalaştırmak zorundasınız. Köhnemiş ve uygulama alanı kalmamış kurallarla sporu yönetmeye uğraşanların sıkıştıkları her gün söyleyecekleri söz "YALNIZ KALDIK" olacaktır"""..... 

Türk futbolunda şike yapılmaktadır.

Hem de şikenin en karışık, en akla gelmez formülleri uygulanmaktadır.

Şike 'Bir spor karşılaşmasının sonucu konusunda peşin anlaşma' diye tanımlanır.

Oysa Türk futbolunda bir değil, aynı anda iki, üç karşılaşmanın sonucu konusunda peşin pazarlıklar yapıldığı ve uygulandığı görülmektedir.

Türk futbolunda şike yapılmaktadır ve bunu bilmiyorum diyen en azından saflığını beyan etmektedir...

Ama, kuşkusuz bilmek başka, ispatlamak başka şeydir. Türk basınında yıllardan beri şike dedikoduları yer alır. Yalnız dikkat edilmelidir ki şikenin sadece dedikodusu yer alır basında.

Çünkü şikenin açıkça ihbar edilmesi durumunda yarın onu ispatlayacak delillere sahip olmayı gerektirir.Bu şikeye adı karışana karşı yasal bir yükümlülüktür. Oysa biliriz ki şikede kimsenin eline yazılı belgeler geçmez ve hiç bir tanık sonradan şikeyi kabul etmez...

30.04.1982, Milliyetin 14. sayfasında "FUTBOLUMUZDA ŞİKE MAFYASI" diye bir başlık vardı...

 

İŞTE TÜM BUNLAR YAZILIRKEN TÜRKİYE'YE ŞİKEYİ GALATASARAY GETİRMİŞTİR DİYENLER ACABA O ŞİKELERİN KOL GEZDİĞİ UZUN YILLAR BOYUNCA ŞAMPİYON OLMADIĞINI BİLİYORLAR MI?..

YOKSA ASIL DERTTLERİ BAŞKA MI?...

............................................................ 

Şikenin ne olduğunu ne olmadığını, nasıl yapıldığını futbolun, daha doğrusu sporun içinde olan herkes bilir. Özellikle de futbol oynayanlar çok daha iyi bilir…

Şike, özellikle takım sporlarında daha çok yapılır…

Ve şike normalde karşı takım ile yapılmaz. Karşı takımdan bir veya bir kaç oyuncu ile yapılır.

Hani diyorlar ya “Madem biz şike yaptık, hangi takımla yaptık, o takımlar nerde, neden ceza alan takım yok?” diye…

İşte o bakımdan hatırlatmak istedim…

Teşvik ise hiç olmazsa ŞİKE kadar adice bir anlaşma değildir. Çünkü, birisinde yani şikede tamamen "BANA YENİL" diye bir istek vardır ve birbirleri ile müsabaka yapacak iki takım arasın da yapılır...

Teşvikte ise müsabaka yapacak iki takımın dışında olaya müdahil olan ve bir takımın sadece gerçek gücü ile mücadele etmesini isteyen bir üçüncü takım vardır. Yani aslında olaya direk olarak bir müdahale söz konusu değildir Teşvikte... 

Bildiğiniz üzere ŞİKE ile ilgili kararlar spor mahkemeleri var ise orada, yok ise oluşturulan Disiplin Kurullarında ve ivedilikle alınır. Tahkim Kurulu kararları ile neticelendirilir.

Ve her şeyden önemlisi ŞİKE'de kararlar kanaat ile alınır.... 

Bilenler biliyordu da bilmeyenler de öğrendi artık bu süreçte şüphe’nin Ceza Mahkemelerinde sanık aleyhine değerlendirildiğini, Sporda yaşanan olaylarda ise, örneğin Teşvik ve Şike gibi suçlarda ise şüphe’nin kesinlikle sanık veya sanıklar aleyhine değerlendirildiğini, kararların buna gore alındığını…

 

Hal böyle iken ve ülkemizdeki şike soruşturması neticesinde birileri ortaya çıkmış ve faşizan bir yönetimle milletin gözlerinin içine baka baka “ÇOK ŞÜKÜR Kİ ŞİKE SAHAYA YANSIMAMIŞTIR” diyebilmiştir…

Oysa şikenin, teşviğin sahaya yansıdığı eldeki bilgi ve belgeler ile, yapılan itiraflar ile o derece bellidir ki Fenerbahçelilerin ve pek tabi Fenerbahçe’nin pisliklerini temizlemek için özel bir proje üzerine göreve gelen, daha doğrusu getirilen Yıldırım Demirören ve kurulları bile o kadar uğraşmalarına rağmen hem Teşvik ve hem de Şike girişimlerinin yapıldığını Kabul etmek zorunda kalmış hatta Fenerbahçe’nin azımsanmayacak sayıda yöneticisine ceza vermek zorunda kalmıştır…

Bu cezalar verilirken 1. Etik Kurul raporunda yaptığı girişimlerden dolayı açıkça suçlu bulunan ve ondan habersiz kulüpte kuş uçmaz, kimse nefes bile alamaz denilen Aziz Yıldırım’ın girişimleri Yıldırım Demirören yönetimi ve kurulları tarafından açıkça yok sayılmıştır ve Aziz Yıldırım’a ceza verilmemiştir… 

Çünkü;

Eğer Aziz Yıldırım’da suçlu bulunsaydı o zaman istediğiniz kanunu değiştirim, yönetmelikleri ekleyip çıkarın UEFA ile de pazarlık şansı kalmayacak, Fenerbahçe tereddütsüz küme düşürülmek zorunda kalacaktı… 

Teşvik verildiği ve şike anlaşamalarının yapıldığı o derece açıktır ki, Fenerbahçe’nin alacağı muhtemel cezaları önlemek, gerekirse ertelemek için alelacele 58. Madde değiştirilmiş, hatta işi garantiye almak için bir de 105. Madde eklenmiştir…

Hatta biliyorsunuz Tahkim Kurulu Başkanı olan Eski Yargıtay Başkanı ve üstelik de Fenerbahçeli olan Hasan Gerçeker gibi kariyerli bir zat görevden alınmıştır ve yerine daha once fikirlerini açıkça beyan etmiş üstelik de Şekip Mosturoğlunun iş arkadaşı olan (ENGİN TUZCUOĞLU) zat-ı muhterem(!) Tahkim Kurulu Başkanlığına getirilmiştir….

Ve pek tabi anlayacağınız üzere tüm bu orta oyunu Fenerbahçeliler şike yapmadıkları için sergilenmiştir…

Ve bu olayda ülkemizdeki demokrasinin bazı kurum ve kişilere göre nasıl değiştiğinin en büyük örnekleri tüm halkımızın gözleri önünde yaşanmıştır… 

Nüfusu 80 milyona yaklaşan bu ülkenin Başbakanı bizzat devreye girmiş ve gönül verdiği kulübünü kurtarabilmek için Platini ile görüşmek ve pazarlık yapmak da dahil elinden gelen her türlü girişimi yapmış, Federasyon’un istifa ettirilerek yeni bir Federasyon ve Yeni Kurullar kurulmasını sağlamıştır.  Bu sadece benim değil futbolun içinde olan herkesin ortak görüşüdür… 

Tabi ki tüm bu girişimler Fenerbahçeliler şike yapmadıkları için yapılmıştır. J 

Eğer söz konusu Şike ve Teşvik olaylarına karışan kulüp Fenerbahçe değil de, Aziz Yıldırım ve Ekibi değil de sıradan başka bir takım ve kişiler olsaydı bu süreç öylesine jızlı işler ve karışan takımlar ile kişiler öylesine süratle ceza alırlardı ki şaşarsınız… 

Evet, çok değil birkaç sezon önce, bırakın 26 klasör ön belgeyi, tek bir A4 kağıdına sığacak İKİ telefon konuşmasıyla Mezitlispor ile Ceyhanspor, adlİ süreç beklenmeden, mahkeme kararı kesİnleşmeden, şİke tahkİk kurulunun kanaatİ ve Türkİye Futbol Federasyonu Yönetİm Kurulu kararı ile küme düşürülmüştü.....

Kaynak: http://fanatik.ekolay.net/Galatasaray-Sike-ictihati_6_YazarDetay_233936_111.htm 

İşte Türkiyenin durumu...

Peki neden?..

Tabi ki Fenebahçe şike yapmadığı ve Teşvik vermediği için. J

AMA UNUTMAYIN, ADALET BİR GÜN HERKESE LAZIM OLUR…

............................................................

Gelelim geçmişte yaşanan bazı olaylara; 

Rahmetli Kazım Kanat 23 Aralık 2005 - Cuma yazısında " Fenerbahçe durdurulmalı" diye bir yazı kaleme almıştı. Ama, Kazım Kanat böyle bir başlık altında çok daha başka şeyler anlatıyordu. Fenerbahçenin 17 takımı durdurmak adına bir stareteji geliştirdiğinden bahsediyordu.

Ve, şöyle devam ediyordu rahmetli Kazım Kanat'ın yazısı, lütfen bir okuyun.

Hayır... Hayır gelinen nokta öyle değil şöyle: 17 kulüp, Fenerbahçe'nin yolunu kesmek için ortak strateji oluşturmadı. Fener 17 takımın yolunu kesmek için strateji geliştirdi. Biraz geçmişe gidelim mi? Şu an Fener'in yaptığını, 5 yıl önce Galatasaray'ın yaptığı döneme gelelim. Ne diyordu Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin başkanı Bay Yıldırım? Merak mı ettiniz? Hatırlatayım. Demek istediğini medyaya (Spor müdürleri ile yaptığı toplantı sonrasında) söyletiyordu: "Türkiye Ligi, İngiltere Premier Ligi gibi olacak. Manchester United gibi önüne çıkanı ezip geçen Galatasaray durdurulmazsa, Türk futbolunda rekabet kalkar." Anlatmaya çalıştığım şu: Dün "Türk futbolunun geleceği için Galatasaray durdurulmalı" diyen Başkan Yıldırım, bugün "Fenerbahçe durdurulmalı" diyenlere savaş açtı. Hadi yeri gelmişken damgayı vuralım: Beşiktaş 11 puan öndeyken, Fenerbahçe Başkanı ortaya çıktı "Şampiyon olacağız" dedi. Dediğini de yaptı. 51 maçta bir kez yenilen Beşiktaş, 2003-2004 sezonunun ikinci yarısındaki 17 maçta 8 yenilgi ile dümdüz edildi. Beşiktaş'ın elinden şampiyonluk çatır çatır alındı. 

İşte o gün Türk futbolu öldürüldü. Üstelik faili meçhul cinayet değildi. Katil belli. Ama o kadar güçlü ki aramızda dolaşıyor! Kim mi o? Bana sormayın onun kim olduğunu. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'e (Bir de Federasyon Başkanvekili Hasan Doğan'a) sorun. Hatırlatayım? Yazı İşleri Müdiremiz Balçiçek Pamir, Bakan'a soruyor: "Kim şampiyon olur?"

Cevap: "Elbette Beşiktaş olur diyeceğim ama olmayacak. Çünkü Beşiktaş'ı şampiyon yapmayacaklar."

Balçiçek soruyor: "Kim bunlar?"

Bakan cevaplıyor: "Futbolu yöneten güçler?" Hatırlatmaya devam... Federasyon Başkanvekili Doğan ne demişti: "Beşiktaş'ın elinden şampiyonluk alındı." Asıl durdurulan Beşiktaş’tı ve elinden şampiyonluğu çalan da Fenerbahçeydi…

Kaynak: http://arsiv.sabah.com.tr/2005/12/23/kanat.html

.................................................................. 

Futbolumuzda Şike ve Teşviğin kol gezdiği meşhur sezonlardan birisi de herkesin bildiği gibi pek çok kişinin iddia ve itiraflarda bulunduğu 2000-2001 sezonudur.

Malumunuzdur ki o 4 defa ard arda şampiyon olan Galatasaray o sezon 5. defa şampiyon olma yolunda ilerliyordu.

Ve birileri ki o kişinin kim olduğunu herkes biliyor "BU GALATASARAY DURDURULMALI, YOKSA Türkiye Ligi DE İngiltere Premier Ligi gibi olacak. Manchester United gibi önüne çıkanı ezip geçen Galatasaray durdurulmazsa, Türk futbolunda rekabet kalkar." diyerek Galatasaray'ı durdurmak ve şampiyon olmak adına ŞİKE ve TEŞVİK dahil her türlü rezil ayak oyunlarını yapmaya başladı..

İşte, futbolumuzun en rezil sezonlarından birisinin yaşandığı sezondur o sezon. 

İşte bu rezil sezonda oynanan meşhur bir maç vardı. Galatasaray-Ankaragücü maçı...

Hani futbolcu Cafer, Ersun Yanal'ın evinde 300 BİN DOLAR tutarındaki TEŞVİK paralarını imza karşılığı futbolculara dağıttığını itiraf ve iddia etmişti...

İşte o paraları kim teslim etmişti ve nasıl teslim etmişti biliyormusunuz acaba?. J

Evet, o söz konusu Teşvik paraları bir taksinin bagajında getirilerek Ersun Yanal'a teslim edilmişti ve de bu paraları getirip teslim eden de zamanın Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyesi Hamdi Akın idi.

Kendisi yapılan röportajın bir bölümünde  "Türk futbolunda teşvik primi diye bir olgu var. Maalesef Türk Ceza Hukuku'nda ve federasyon yönetmeliklerinde teşvik primi için bir yaptırım yok. Hemen her sezon sonu küme düşme potası ve şampiyonluk yarışında benzer hadiseler yaşanıyor. Burada en önemli nokta şudur: F.Bahce başkanlık sistemiyle yönetilir. Başarı da, başarısızlık da, böyle bir organizasyon konusunda herhangi bir şüphe de yönetim kurulu başkanına sorulmalıdır. Çünkü her yönetici, başkanın talimatıyla hareket etmekle yükümlüdür. Biz de o dönemde, başkanımızın istediği doğrultuda hareket ettik." demiştir... 

Parayı verdiğini reddetmeyen o dönemki F.Bahçe Asbaşkanı Hamdi Akın... Parayı alan A.Gücü futbolcuları... Parayı dağıtan o dönemki A.Gücü Teknik Direktörü Ersun Yanal...

Bu röportajı yapan Tayfun Bayındır olup Hamdi Akın'ın ses kaydı da halen kendisindedir...

Bu arada da Hamdi Akın'ın söyledikleri ortada iken ve İlhan Ekşioğlu, Şekip Mosturoğlu ve Cemil Turan gibi Yönetici ve Sorumluları ceza alan Fenerbahçe'de hala Aziz Yıldırımın yapılan bu ŞİKE GİRİŞİMLERİNDEN haberi yokmuş gibi safa yatmaları çok komik oluyor.:))..

Kaynak:





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2014
  2013
  2012
  2011
Son Girilen Makaleler
beawerheart
| 28 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 25 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 24 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 15 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 05 Ağustos 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...