17
2012
Sevgi ve saygı gibi kavramlar ancak hak edilerek kazanılır. Hiç kimse durup dururken saygın olamaz. Şimdi ben bu Fenerbahçe ye ne diye saygı duyacakmışım ki ? Neden Fenerbahçe yi ezeli rakibim olarak görmek zorunda olayım ki ? Hele bir de ebedi dost diyorlar ki külliyen yalan. İyi ,sağlıklı ve kafasında beyni olan bir Galatasaray lı olarak bu dayatmaları asla kabul etmiyorum.
Evet Fener ,Beşiktaş ve biz Türk sporunda çok önemli yere sahip kulüpleriz. Bu 3 kulüp olasa Türk sporu bile olmazdı belki de. Ancak bu 3 büyük kulübün yolları 1980 li yılların sonlarına doğru bir daha kesişmemek üzere ayrılmıştır. Türk futbolunun Avrupa nın averaj takımı olmaktan öte gidemediği dönemlerin sona ermesi ile birlikte çok şey değişti. Daha önceleri içerde rakip olan takımlar uluslararası maçlarda ezeli rakibini hesapsız ve en içten şekilde desteklerdi. Örneğin ben Bordeaux zaferinde bir çok Galatasaraylı arkadaşım gibi sarı kırmızı atkımla Fener tribünündeydim. Aynı günün gecesi ise bir çok Fenerli arkadaş kendi renkleriyle bizim Widzew Lodz zaferimizi kutluyordu. Beşiktaş ın İspanya da yediği gollere hepimiz kahrolmuştuk o gece.
Ancak Derwall in gelişinden sonra bazı taşlar yerinden oynadı nedense. Galatasaray a Avrupalıların bakış açısı değişmeye başladı. Elbette bu değişime Galatasaray da futboluyla ayak uyduruyordu. İşte tam bu dönemlerde Galatasaray Türk futbol tarihinde gerçek bir devrim olan şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynama başarısına ulaştı. Biz yarı final ilk maçı için Bükreş te sahaya çıkmadan evvel Fenerbahçe tribünleri Steau sesleriyle inliyor ,tezahürat ve pankartlarla bize küfürler yağdırıyorlardı. İşte bu da Türk futbolunun geleceğine damga vuracak olan derin uçurumun ilk adımıydı.
Şunu kabul etmek gerekir ki Şükrü Saraçoğu ,Fikret Arıcan ,Faruk Ilgaz gibi değerli spor adamlarının yönettiği Fenerbahçe gerek taraftarı gerekse rakipleri tarafından sevilen ve sayılan bir kulüptü. Öyle sanıyorum ki Can Bartu ,Ziya Şengül ,Lefter Küçükandonyadis gibi simge isimler renk ayrımı olmaksızın hepimizin saygı ve sevgisini kazanan isimlerdir.
Ancak bizim gördüğümüz ,tanıdığımız ve yaşadığımız Fenerbahçe bu isimleri tarihine gömmüş ,Ali Şen ,Aziz Yıldırım ,Ömer Çavuşoğlu ,Mahmut Uslu gibi yeni ve sevgi ,saygı hissi uyandırmak bir tarafa insanı antipatiye iten bir profile büründü. Bu değişim sadece ilkelerini değil taraftar ve sporcu profilini de bire bir olarak etkilemiştir. Maalesef ki Beşiktaş ta sayın Süleyman Seba sonrasında aynı kimliğe bürünmekten geri kalmamıştır.
Galatasaray ise büyük bir ihtimalle 500 küsur yıla dayanan lise geleneği ile bu dejenerasyondan en az etki ile kurtulmuş ,ilke ve geleneklerine sahip çıkarak hayallerimizi bile aşan başarıların mümessili olmuştur. 2000 yılında gelen UEFA kupası ve onu takiben alınan Süper kupa ile birlikte açılan fark rakiplerin de düşmanlıklarını daha da uç seviyelere çıkartmıştır. Bizim için amaç alınacak yeni Avrupa kupalarıyken rakiplerimizin hedefi ise bizim yolumuzu kesmekti. Bizim aracımız olan lig ise onların en büyük amacı oluyor. Adamların büyüklük tescilleri bile bize karşı elde edilen galibiyetler.
Şimdi kim bana hangi rekabetten ,hangi derbyden söz ediyor. Biz kazanmak istiyoruz çünkü gelecek sene şampiyonlar ligi hedefimiz var. Onlar kazanmak istiyor çünkü bizi yenerek büyüklüklerini kanıtlayacaklar. Amaçları ,yolları ,hedefleri bu kadar farklı kulüpler nasıl aynı kefede tartılıyor ,anlam veremiyorum. Adamlar şikeden ,şaibeden başlarını kurtaramıyorlar ,savunmaları bile bize çamur atmak üzere kurulmuş. Yok böyle bir rekabet. Her türlü rezilliği yapacaksın ,etikten ,ahlaktan bu denli uzak duracaksın ,kimsenin alın terine saygı göstermeyeceksin sonra benden saygı bekleyeceksin. Oh ne ala memleket.
Benim tarihime dil uzatacak üstelik bilmeyen ,araştırmayan insanı kandıracaksın. Benim elde ettiğim başırıları küçümseyecek ,küçük göstermek için çabalayacaksın üstelik yanına yaklaşamayacağını bile bile. Kim uyduruyor arkadaş bu ebedi dostluk masallarını hala. Bir kere şunu bilecek ,öğrenecek ve saygı duyacaksın ,Galatasaray Kurtuluş savaşında yoktu ,çünkü Çanakkale de şehit olmuştu Galatasaray takımı ve bir çok Mekteb-i Sultani talebesi. Bu sebepten dolayı işgalcilerle top filan oynayamazdık. Ayrıca oynayabilseydik bile işgalci İngiliz generalin adını taşıyan teneke parçasını kupa diye müzemize de koymazdık. Aldığımız UEFA kupası ve Süper kupa için bizzat başkanlık makamınızda yapılan aşağılayıcı ve küçük gören ifadeler için denilecek bir şey yok. Tek kelimeyle çatlayın ,tam ortanızdan yarılın.
Artık bu dostluk masallarına kim inanıyor bilemem ama bu işlerin futbolu sadece para ,rant ve çıkar olarak gören çevrenin oyunu olduğunu biliyorum. Adamlar sayemizde mart ,nisana hatta mayıs aylarında bile değişik ülkelerden değişik takımların taraftarı olarak Avrupa kupası heyecanı yaşıyorlar. Hakem etkilemenin ve adaleti saptırmanın binbir yolunu buluyorlar. Futbolumuza kavgayı ,şaibeyi sokmaktan bir adım geri durmuyorlar. Hedefleri için her yolu mübah görüyorlar. Yaptıkları her şeyi inkar edip temiz kalana çamur atıyorlar ,kendilerini mağdur olarak yutturuyorlar. Maçlarda rakip oyuncu ve hocaları bile yaralamaktan ,soyunma odası tünellerinde tartaklamaktan çekinmiyorlar. Çıkarları ,rant ve parayı silah olarak kullanıyorlar. Yok arkadaş benim böyle dostum olacağına tüm dünya düşmanım olsun daha hayırlı.
İsteyen istediği gibi düşünür ,herkesin kendi algısıdır ,kendi iradesi ve bilgisidir. Ancak ben ne Galatasaray ımı bunlarla aynı kefeye koyarım ne de bu adamları kendime rakip ya da dost olarak görürüm. Ben sadece temiz futbol istiyorum. Benim futbolcum iyi olduğu için kazansın istiyorum. Eğer kaybedersek de ya futbolcularımız kötü oynadığı ,rakibi kadar mücadele etmediği için ya da rakibi daha iyi olduğu ,gücü yetmediği için yenilsin istiyorum. Futbol sahada oynansın ,sahada sonuçlansın istiyorum. Maçtan sonra hakem konuşmak istemiyorum. Maçların ve şampiyonlukların sahada değil de masada kazanıldığını öğrenen insanlarla aynı terazide tartılmak ,rakip ya da dost olarak anılmak istemiyorum. Saygımı hak etmeyen kimseye saygı duymak da istemiyorum.