23
2014
Sorun nerede diye soruyor site editörü ,taraftarın görüşlerini istiyor. Aslında aylardır herkes bir şeyler düşünüyor ve anlatıyor. Kimisine göre hata Ünal Aysal ve yönetimde ,kimisi hala Fatih Terim i suçluyor ,bir kısım Mancini ye keserken faturayı ,bazıları da Selçuk a ,Burak a ,Umut a ve klasik günah keçilerimiz Sabri ,Hakan ,Gökhan a bağlıyorlar rezaleti. Elbette hangi kesimi suçlarsanız suçlayın bunlara hakem ve federasyonu da ekleyerek tezinizi güçlendirme yoluna gidersiniz.
Ancak hiç şaşmaz bir gerçek var ki doğru tedavi doğru teşhisle başlar. Her şeyden evvel bu takımın sorunu var mı ? Yani tedavi gerektiren bir hastalık mevcu mu ? Sonuçlar ve puan cetveline hiç bakmadan sadece sahada oynanan futbola bakalım. Evet ciddi bir problem olduğu kesin. Öyle sayılar ,4-3-3 ,4-4-2 ,3-5-2 filan önemli değil aslında. Takımın sahada ne yapmak istediğini ,planını ,sistemini ,amacını anlayan var mı ?
Ne yaşandıysa yaşandı ligin 5. haftasında hoca kovuldu. Yerine dünyaca ünlü ve kariyerli bir hoca göreve getirildi. Yeni hoca elbette ne ülkeyi ,ne G.Saray ı ne de Türk futbolunu tanıyordu. O ve ya bu şekilde haftalar aylar geçiverdi. Devre arasında hocanın istediği tam 9 yeni futbolcu kadroya dahil edildi. İtalyan hocanın ilk teşhisi takımın çok gol yediği oldu. Takım Türkiye liglerinin en az gol yiyen ekiplerinden birisi. Gol yollarında zayıf ladığımızı ,çok gol kaçırdığımızı söyledi hoca. Takım Türkiye liglerinde son 2 senenin açık ara en çok gol atan takımı. Yani bu işte bir yanlışlık var ama nerede acaba ?
Suçlu Ünal Aysal ve yönetim dir diyenler ki ben de bu gurubun içindeyim şunu savunduk. Ünal bey pişmiş aşa su kattı. Ünal bey işleyen çarka çomak soktu. Ünal bey sözünün eri bir insan değil ,daha da ötesi G.Saray geleneklerine ,değerlerine ,etiğine ihanet etmiştir. Ünal beyin 2012 ve 2013 de kazanılan şampiyonluklarda ve başarılarda hiç bir payı olmadığı gibi aksine bu başarılar Ünal Aysal yönetimine rağmen kazanılmıştır. Doğrusu zaman ve yaşananlar da bizi tamamen haklı çıkartmıştır.
Bir kısım psikolojik sorunlu arkadaş başarısızlığı hala Fatih Terim e mal etme uğraşında. Fatih hoca yanlış kadro kurmuş ,takıma 5 para etmez oyuncuları doldurmuş ,takım o zamanda kötü oynuyormuş hatta kazanılanlar G.Saray ın başarısı değil Fener ve Beşiktaş ın kötü olması sebebiyleymiş. Cluj ,Braga gibi takımlar kaçıncı sınıfmış ,Schalke en şanslı kuraymış vs vs vs. Yani komplo teorilerine inansam bu insanların ya Fener li ,Beşiktaş lı filan olup sanal alemde G.Saray lı rolüne büründüklerini ya da Fatih Terim le ilgili çok psikotik bir geçmişe sahip olup ,Fatih Terim nefretlerinin G.Saray sevgilerinin çok üzerinde olduğunu sanırdım.
Bir kısım renktaşa gör gidişatın suçlusu futbolcular ,özellikle de Burak ve Selçuk iklisi. Burak son 3 yılın gol kralı ,4 yılda 130 un üzerinde lig ve Avrupa golü atmıştı. Selçuk son 4 sezonun Türkiye de açık ara en iyi ve istikrarlı futbolcusu. Şu gerçek inkar edilemez ki özellikle son sezon her iki futbolcu da geçen sezonlarını mumla arıyorlar. Ancak aynı arayış ve düşüş Muslera ve Semih de dahil neredeyse tüm takımda mevcut. Evet futbolcu formsuz bir dönemden geçebilir bu da normal. Ancak bu denli uzun ve tüm takıma sirayet eden bir formsuzluk söz konusu olunca farklı düşüncelere yönelmek daha mantıklı olacaktır. Selçuk ve Burak gibi oyuncuların hocayı sabote etmek gibi bir düşünceye sahip olabileceklerini bile düşünmek en hafif ifadesiyle şerefsizliktir ,ihanettir. Bu oyuncularda düşüş Fatih Terim in gidişiyle mi başladı acaba ? Yoksa yönetimin hocaya dayatması olan Drogba ve Sneijder in takıma katılmasıyla mı ?
Şimdi herkesin farklı düşüncelerine saygı duyarak ortak paydanın da G.Saray aşkı olduğunu düşünerek tartışma yaratmadan doğru tedavi amacıyla doğru teşhise yönelmeye çalışalım. En başta futbolcularda ki düşüşü takım içinde ki görev ve rollerinde meydana gelen değişime bağlayabilir miyiz ? Bana göre bu mantıklı bir düşünce olur. Yoksa bu sezona kadar oynadığı son 3 senede neredeyse maç kaçırmayan ve 100 ün üzerinde gol atan bir oyuncuya her sene 60 gol atsa da G.Saray ın santrforu olamaz gibi bir ucube fikirle yaklaşmaya mantık filan denemez. Ne yani G.Saray a santrfor olmak için bir oyuncudan ne beklemektesiniz ? Selçuk un nasıl bir futbolcu olduğunu ,Türk futboluna nasıl damga vurduğunu ,ligin dengesini nasıl bozduğunu görmeyene bu saatten sonra ben nasıl göstereyim ?
O halde gelin bu takımın başarılı dönemlerine bir göz atalım. Bakalım o dönem olupta bu dönem olmayan ,ya da o zaman olmayıp bu gün olan nedir ? Bir kere bu takım hep en güzel ,en özel dönemlerini tam bir birlik ,beraberlik içinde olduğunda yaşamıştır. Sevginin ,saygının ,takımdaşlığın ,bir aile olmanın zirve yaptığı dönemlerdir bu başarı periyotları. Bu güne bakalım Florya da o takım içi aile havası ,birilik ,sevgi ,saygı var mı ? Şampiyonluklar ,Avrupa başarıları gelirken Florya da yapılan aile pikniklerini ,futbolcuların serbest oldukları halde günün 8-10 saatini tesislerde bir arada geçirmelerini ,idamanlara 2 saat önceden gelip akşam yemeğine tesislerde kalmalarını bu gün gören kimse var mı ?
G.Saray ın Lucescu dönemini hariç tutarak tüm başarılı dönemlerini analiz edersek her zaman önde basan ,yediğinden fazla atan bir takım görürüz. Türkiye ile Avrupa yı bir tutmak en büyük yanılgıların sebebi olur. Özellikle futbolda çok ileri ve doğal favori olan Avrupa ülkelerine bakacak olursak adamlar tam bir sistem içinde hayatlarını geçiriyorlar ve futbollarıda bu sistemin bir göstergesi gibi. Ancak bizim ülkemiz de sistem dediğimiz şey karmaşadır ,kaostur. Bakın mesela İtalya da ,Fransa da ,İngiltere ya da Almanya da 20 senedir araba kullanan bir şoför bizim ülkede trafiğe çıksa 3 günde kaza yapması garantidir. Biz de olay karmaşayı ,kaosu doğru yönetmektir. Lucescu yu istisna yapan asıl özellik de sanırım terli Sergen e röportaj esnasında sardığı havluda gizlenmişti. Zaten her iyi ve doğrunun her yere uyum göstermesini de bekleyemeyiz. Her sağlıklı böbrek her ihtiyacı olan sağlam bünyeye uyum sağlayamaz. Her sağlam motoru her kaportaya monte edemezsiniz. Bakın Zlatan İbrahimoviç e kötü demek mümkün mü ? Ama Barcelona ya uymadı işte.
Bir de Fatih Terim in bir tespiti vardı ki bence de çok doğru Diyordu ki hoca "ben başarının huzur getireceğini ,başarısızlığın ise kaos yaratacağını sanırdım ,oysa biz de nedense tam aksi oluyor". Arkadaşlar Derwall geldi ,14 senelik hasret bitti ,takım Avrupa da itibar kazandı ,birileri dediler ki hoca çok yumuşak ,çok disiplinsiz. Feldkamp geldi ,takım 9 kişiyle bile rakiplerini silindir gibi ezdi ,birileri dediler ki ,hoca çok sert ,yok gestapo yaptılar adamı yok nazi subayı. Lucescu çingene diye aşağılandı ,Gerets yetersizlikle suçlandı. Fatih Terim hötçü oldu zötçü oldu ,gazcı oldu. Arkadaşlar ,diyor ki birileri bu takım geçen sen de kötüymüş ,evvelinde de. Çok hoşuma gitti bir renktaş yazmış diyor ki " geçen sene Real e 5 atamadık diye üzülüyorduk ,bu sene Kasımpaşa dan 5 yemedik diye seviniyoruz". Ne kadar güzel bir özet olmuş.
Hadi biz futbolu o kadar bilen insanlar değiliz. Peki Jose Mourinho nun tespitlerine ne dersiniz. Geçen sene bizi elediğinde "eğer benim takımı da elenecekse G.Saray gibi elensiz isterim". Bu sene bizi elediğinde "ben Mancini nin ne yapmaya çalıştığını düşünmekten çoktan vazgeçtim ,sadece çocuklara kendi futbolunuzu oynayın dedim".
Başarılı dönemlere bakmaya devam edersek takımın oyunu rakip alana yığdığını ,topa ve rakibe sürekli bir baskı uyguladığını görürüz. Bazı alışkanlıklar tam olarak oturduğunda da başarının boyutlarının ne denli geliştiği rahatlıkla anlaşılır. Elbette böyle bir oyun 90 dakika oynanamaz ancak 4 er 5 er dakikalık periyotlar halinde aralarda aktif dinlenme yaparak 15-20 dk. seviyelerine çekildiğinde içeride ,35-45 dk. seviyelerinde ise Avrupada da başarının geldiğini çok defa gördük ve yaşadık. Oysa G.Saray belki genlerinden ,belki kültüründen dolayı asla takım olarak topun arkasında kalarak ,bekleyerek ,kalesini savunarak ve set oyunu oynayarak başarı elde edememiştir. Bana sorarsanın bu saatten sonra edemezde.
Sorunu isteyen istediği adreste aramaya devam etsin. Ancak biz tam anlamıyla bir takım olmayı ve bu takımın hamurunu da sevgiyle yoğurmayı başaramazsak hiç bir şey yapamayız. Futbolcu kalitesi ,oyun taktikleri ,sayısal dizilişler ,sistemler filan hep ikinci planda kalır. Bizim asıl gerçeğimiz budur. Bakın Lincoln BundesligA da yılın futbolcusu olarak geldi bize. Bakın Misimoviç de aynı başarıyı yakaladı ve bize transfer oldu. Hem de Felix Magath gibi Almanlar için bile çok disiplinli ve aşırı antreman yaptıran bir hocanın elinden geldi. Sonuç ne ? Dediler ki Riera kötü ,Telles geldi ,8.6 milyon euro bonservisle. Dediler ki Amrabat kötü ,Hajroviç alındı. Dediler ki Dany kötü ,Burdisso alındı. Dediler ki Selçuk formsuz ,Umut Gündoğan alındı. Dediler ki Sabri kötü ,Eboue hem yabancı hem formsuz ,Salih alındı ,Veysel alındı. Gökhan Zan yaramaz ,müzmin sakat ,Koray Günter alındı ,gelecek vaadediyor ,çok kabiliyetli dedi hoca Ontivero alındı. Takım mı şahlandı ? Futbolumuz mu güzelleşti ? Şimdi oturup bir Malaga maçı seyredin ,hemen Amrabat ı transfer edersiniz Hajroviç in yerine. Ama emin olun hiç bir şeyi değiştirmez yine. Bilmem biraz olsun anlatabildim mi bir şeyleri ?