04
2014
Futbol da aslında hayatın bir yansıması gibidir ,bu sebepledir belki de bunca sevilmesi ,bunca ilgi görmesi. Birileri iyi ve doğru işler yapar hem kendisi hem çevresi yükselir ,iyi yerlere gelir ,birileri saçmalar ,har vurur harman savurur hem kendisini hem de yakın çevresini yakar. Kimileri eldekiyle yetinir ,önüne konana şükreder kimileri sınırları zorlar ,imkansızların peşinde koşar.
Türk futbolunun ilk gerçek devrimi Derwall in gelişiyle başlamıştı. Avrupa ve Dünya futbolunda ne milli ne de kulüpler bazında en küçük bir ağırlığı ,saygınlığı olmayan Türk futbolu Jupp Derrwall ile birlikte G.Saray önderliğinde çok ciddi bir atılım yapmıştı. Sonrasında ise belirli bir aşama yapan futbolumuz Fatih Terim ile önce milli bazda sonra da G.Saray ile ikinci ve en büyük devrimini yaşadı. Önce Dünya da eşi olmayan bir şekilde 6. torbadan kuraya giren bir takım Avrupa şampiyonası finallerine katıldı. Ardından G.Saray bu ülkede insanların hayalini bile kuramadığı Avrupa kupasını Türkiye ye getirdi ,Avrupa Süper Kupası ile bu başarı taç giydi ve Dünya kulüpler sıralamasında bir Türk takımı 1 numaraya yükseldi.
Günümüz futbolunda paranın ne denli önemli olduğunu ,futbolun zaman içinde ne kadar ekonomik güç ile bağ kurduğu asla inkar edilemez. Geçmiş dönemlerde de para ile kulüplerin ekonomik gücü ile başarının direk ilgisi vardı. Ancak bu ilgi bu günlerle kıyaslanmayacak kadar düşüktü. O dönemler de futbol oynayan yıldız oyuncuların kazandıkları paraları bu gün neredeyse 2. ligde oynayan vasat futbolcular kazanmakta. Ancak şu gerçek de asla göz ardı edilmemeli ki konu futbol olunca ekonomi çok önemli olsa da asla her şey demek anlamına gelmiyor. Örneğin Real ve Barcelona gibi devlerin elinden Atletico Madrid şampiyonluğu alabilir. Sadece yedek kulübesi ile G.Saray ın bütçesini 3 e katlayan Arsenal finalde o G.Saray a kaybedebilir. Bu örnekleri sonsuz kere çoğaltmak mümkündür konu futbol olunca.
Geçen gün bir arkadaş yazdığı makalede Fenerbahçenin eski hocası Aykut Kocaman a övgüler dizmişti. Elbette asıl amacı Aykut u övmek değil Fatih i dövmekti. Ne diyelim ,tek satırına bile katılmasam da saygı duymak gerek. Ancak öyle abes kıyaslamalar var ki Fatih Terim i eleştireceksek ,yerin dibine sokacak ,nefret kusacaksak bari kendi kalibresinde birisiyle kıyasla. Aykut Kocaman ile Fatih Terim i kıyaslamak Cristiano Ronaldo ile Ahmet İlhan Özek i kıyaslamak gibi bir şey. Sonuçta birbirlerine olan tek benzerlikleri yaptıkları iş yani meslektaş olmaları. Böyle şeyler asla Fatih Terim i küçültmez ,aksine zihniyeti bozuk olanı yerin dibine sokar.
Ben de bir kıyaslama yapacağım ,Aziz Yıldırım ve Ünal Aysal arasında. Sebebi de her iki kulüp başkanının son 3-4 gün içinde verdikleri benzer ama taban tabana zıt demeçler. Yoksa gerek uefa ve cas gerek T.C mahkemeleri ve yargıtay tarafından suçlu olduğu ilan edilen bir şahısla her ne kadar sevmesem de Ünal Aysal ı aynı kefeye bile koymam aslında. Fenerbahçe başkanı diyor ki "Salih Uçan ı ısrarla isteyen Roma 15 milyon euro verirse ancak alır ki bu sadece bu sene için geçerlidir ,gelecek sene bu fiyat 20 milyona çıkar". Galatasaray başkanı diyor ki "Sneijder e 20 milyon euro veren olsa hemen satarım".
İşte 2 ayrı başkan 2 ayrı tarz. Bir tanesi her ne kadar spor etiğine ,ahlakına ,namusuna ters olsa da sonuçta bu ülkede ki en önemli spor kulüplerinden birinin başkanı ve diğeri ile kıyaslanacak en yakın insan. Örneklerden biri Buca dan gelmiş genç bir futbolcu diğeri ise kariyerinde kazanmadık kupa ,yaşanmadık başarı kalmamış ancak yaşı daha 29 olan Dünya futbolunun en önemli starlarından biri. Salih 3 senedir oynadığı Fener takımında yıllık ortalama 5-6 maç forma giyiyor ,8-10 maç son 30 dk. şans buluyor ,genç milli takımlarda da öyle dikkat çekici bir icraatı olmadı. Yani bir Bruma nın ,bir Ali Adnan ın yaptıklarını yapamadı. Oysa Sneijder geldiği günden beri ben de dahil bir çok kişi tarafından çok eleştirilse de düzenli olarak oynayan ve çok önemli maçlara da imzasını atan oyuncu konumunda. Hollanda milli takımının son 10 senesine damgasını vuran oyuncu olduğu da unutulmamalı. İşte iki önemli futbolcu ,biri 29 yaşında bir star diğeri ise 21 yaşında bir yetenek. Ancak şunu da atlamayalım ,Messi 16 yaşında Barcelona forması giydi ,18 inde dünya starıydı. Rooney 16 yaşında 55 milyon sterline Man U. a transfer oldu ,18 inde İngeltere nin en önemli forvetiydi. Yani günümüz futbolunda önemli işlere imza atan yıldızlar 21 yaşında takımlarının çoktan vaz geçilmezi oluyorlar bile. Tıpkı Sneijder in 19 yaşında Ajax ve Hollanda milli takımının en önemli parçası olduğu gibi.
Şimdi benim düşünceme göre Aziz başkan maalesef Ünal beyin fersah fersah önünde giden bir kişilik. Bir kere elindeki değeri öldürmek yerine parlatıyor. Geleceği daha doğru analiz ediyor ,yatırımını doğru yapıyor hepsinden önemlisi büyük düşünüyor ,büyük oynutyor. Bizimkiler Arda Turan ı 12 milyon euroya ki o da iki sene vade ile Atletico ya sattılar. Bir de bunu bir transfer başarısı olarak lanse ettiler. Şu anda Atletico Arda için 55 milyon euro serbest kalma bedeli koymuş durumda. Oysa aynı dönemlerde Fransızlar aynı Arda gibi parlayan iki yıldızlarını satmıştı İngiltere ye. Nasri için 40 ,Belçikalı Hazard için ise 46 milyon euro kazanmışlardı kulüpleri. Şimdi bir transfer olsa bu 3 futbolcu da en fazla 3-4 milyon farklarla kulüp değiştirirler ki sanırım en düşük bonservis Arda nın da olmaz. İşte bizde ki transfer yanlışı da budur. Büyük düşünmek ,büyük oynamak nedense bizim idareceilerde yok. Ama Aziz Yıldırım da var. Adam 3 senedir doğru düzgün forma giymeyen oyuncusuna ne istiyor ,bizim başkan belki de 1-2 ay sonra yeniden dünyanın en çok konuşacağı isim olabilecek bir değer için nasıl konuşuyor.
Ben G.Saray başkanından şunu beklerim ,Sneijder i bizden isteyecek kulüp en azından Robben i Bayern den ,Di Maria yı Real den ,İniesta yı Barca dan isteyecek kulüpler kadar bir transfer bütçesini hazır etmelidir diyecek. Bruma için kapıyı 30 milyondan açarız bu da sakatlığını atlattıktan sonra göstereceği performansa göre iki katına bile çıkabilir diyecek. Tek şampiyonlar ligi golü atmadan 65 milyona transfer olan Cavani örneği varken o sezon 8 gol atan Burak için yapılan teklifleri düşünmedik bile diyecek. Gerçi son derece doğru bir iş yaparak takımın 3 vazgeçilmezi Selçuk ,Burak ve Muslera nın sözleşmeleri uzatıldı. İlk bakışta ücretler yüksek gibi görünse de o ayarda oyunculara istenen bonservis ,sözleşmesi bitenlerin de istedikleri imza paraları gözönüne alınırsa bunların uçuk meblağlar olmadığı ortaya çıkar.
G.Saray bu ülkede müzesinde Avrupa kupaları olan tek takımdır. G.Saray bu ülkenin Dünya da en çok tanınan markasıdır. G.Saray ı yönetenlerin ,G.Saray da profesyonel teknik adamlık ya da futbolculuk yapanların bu gerçekleri çok iyi idrak etmeleri ,analiz etmeleri ve bu avantajlardan maximum faydalanmaları gerekmektedir. Transfer de asıl başarı alınan oyuncudan sağlanan fayda değil satılan oyuncudan elde edilen kazançta yatmaktadır. Bu sebeple olaylara artık popülalist yeklaşımlarla bakmak yerine reel değerlendirmelerle yaklaşmak şarttır. Mukayeseleri doğru yapmak ,yapılan işleri doğru analiz etmek ,oyuncu potansiyellerini doğru değerlendirmek bu işin olmazsa olmazıdır. Sonrasında da başkanından teknik adamına ,medya mensubundan taraftarına kadar ben G.Saraylıyım diyen herkes elimizdeki değerleri yerlerde atmak yerine tam aksine onları olduklarından da fazla göstermek ,yüceltmek zorundadır. Eğer zamanında Derwall herkesten büyük düşünmeseydi ,Fatih Terim hayallerin ötesine geçemeseydi ,imkansızı istemeseydi bu gün gerek biz gerek Türk futbolu hala Malta ,Lüxemburg seviyelerinde seyrediyor olacaktık. İşte şimdi hepimiz .G.Saray ı bu geniş perspektifle değerlendirmeli ,buna uygun hareket etmeliyiz. Elbette bu gün için en başta Ünal Aysal.