13
2017
G.Saray gibi büyük kulüpleri yönetmek için insanlarda bazı kriterler aranmalı Bu kriterlere uymayanlar aday bile olamamlı. Aksi durumda 25 milyon civarı insanın hayatı kabus oluyor maalesef. İsteyen istediğini düşünsün ama Ünal Aysal ve Dursun Özbek hayatımı kararttı resmen. Arkadaş sen başarılı bir işadamı olabilirsin, iyi bir eğitimin, toplumda güzel bir yerin olabilir ama spor yöneticiliği bambaşka bir iş, büyük kulüp yönetmek ise tramamen farklı bir dünya. Bir şirketi batırısan paranı kaybedersin, çalışanların işsiz kalır. Ama G.Saray ı batırısan işsiz kalanın haricinde sadece renk aşkına cebindeki her kuruşu harcayan taraftarı perişan eder, ağlatırsın.
Ünal Aysal efendi gökten zembille indiği başkanlık koltuğunda ilk söz olarak futbolu hiç bilmediğini itiraf etmişti. Her ne olduysa 2 senede futbol profesörü olup önce başarını mimarları olan yönetici arkadaşları Ali Dürüst, Abdürrahim Albayrak ve Adnan Öztürk ü yedi sonra da nihai hedefi Fatih Terim i sattı, yok etti. Ardından binbir yalan ve palavra ile getirdiği Mancini ye verdiği sözlerin tutulma zamanı geldiğinde kapıyı gösterdi. Bu arada kulübün belki 150-200 milyon euro parasını saçıp savdı. Ensonunda da hesap vermeden kaçıp gitti. Eğer mali genel kurul Riva ve Florya yı satış hakkını vermiş olsa muhtemelen şu anda başımızda Özbek yönetimi yerine kayyum olurdu.
Dursun Özbek yönetiminden umudum vardı ilk başta. Sonuçta Duygun Yarsuvat ile mesai yapmıştı. Ancak o da maalesef tek transfer yapmadan, kulübün tek kuruşunu çarçur etmeden ilk 3e giremez denilen takıma memlekette ne kadar kupa varsa ambargo koyduran ustasının değil popülalist politikaları ile pişmiş aşa su katan Aysal ın izinde yürüyor. Ortaya ne bir zeka ne bir plan koymadan bol keseden sallıyor. G.Saray başkanı denildiğinde akla gelen güven, itimat, itibar, saygınlık, gibi kriterlerle alakası bile yok. Taraftardan korkuyor, sosyal medyadan çekiniyor, sözünde durmuyor. G.Saray gibi bir kulübü korkuyla, panikle, yalanla dolanla yönetemezsiniz. Hele şu zor süreçte yönetimde, akıl, mantık, sağduyu , soğuk kanlılık ve güven olmazsa olmaz.
Hiç yoktan bir Sneijder krizi çıkartılır mı bu zor süreçte. Sanki derdin yok üstüne birde bunu alıyorsun. Kardeşim Sneijder i kadronda istemezsin bunu da anlarım. Ancak akllı bir yönetim, doğru spor yöneticiliği ile Sneijder Mayıs, Haziran gibi en az 10 milyon euro kasana para koyar öyle giderdi. Sabri yi beş kuruş kazanmadan yok ettiniz de Sabri yi takımdan kesmeyi bile beceremeyen adamla kadroda duruyor. Millet adı sanı duyulmamış Afrikalılardan 3-5 yüz bin dolar kazanıp satarken biz Kamerun milli takımı oyuncusu, Fransada yılın futbolcusu seçilmiş ve bize milyonlarca euro paraya mal olmuş Chedjou dan bedavaya kurtuluyoruz. Zamanında almak için göbeğinizi çatlattığınız, milyonlarca doları saçtığınız oyuncular gitsin diye üzerine para veriyorsunuz. Adamı almışız 6 milyon dolar bonservis ücreti ve yıllık 3 milyon dolar maaşla. Kiralık gönderiyoruz ücretinin 500 bin eurosunu gönderdiğimiz kulüp, 2,5 milyon eurosunu biz ödüyoruz. Sonra kulüp batıyor, borç boyu aştı.
Arkadaş geçen sezon başında G.Saray gibi sürekli hedefleri olan takımın başına teknik direktör bile olmayan bir şarlatanı getirmek hangi akılın ürünüdür ? Sonra kalkıp bize hiç yakışmayan şekilde Karabük ün hocasını ayartmanın G.Saray tarihinde örneği var mı ? Şimdi Tudor takımı değiştirmek, kendi felsefesine uygun çok koşan, çok mücadele eden bir takım yaratmak istiyor. Ama alınan oyuncular kaliteli bile olsa yaşlarını almış oyuncular. Belhanda nın sözleşmesi biterken yaşı 32 olacak. Maicon ve Gomis ise 34-35 gibi. Keza son alınan Mariano da 34 yaşında olacak. Aşağı yukarı 20 milyon euronu üstünde bonservis ödediğin adamlara beş kuruş kazanamadan son sahip olacaksın. Oysa bu transferleri finanse eden Bruma sadece21 yaşındaydı. Bruma dan sonra takımda para edecek tek değer SAinan Gümüş ü de yemezsiniz diye ümit ediyorum.
Olaya farklı boyutlardan bakalım bir de. Takımın aldığı kötü sonuçlardan ziyade oynadığı kötü futbol can sıkıyordu. Gerçekten kötü futbolSneijder, Podolski, Bruma ve Selçuk kaltesi ile yapılan harika paslar sonucu atılan şık ve kaliteli goller ile telafi etmeye çalışıyorduk. Şimdi genelde yerinde oynatmadığımız Podolski kalitesi yok. Bruma gitti. Sneijder açıkça teknik ekip ve yönetim tarafından kovulmaktan beter muameleye maruz bırakılıyor. Kimse kusura bakmasın ama kalite kıyaslanır. Gomis belki Podolski yi aratmaz, kabul. Maicon defnsat oynayan tüm stoperlerimizden altta kalmaz, kabul. Sabri günah keçisi olmayı hiç hak etmedi ama Mariano onu aratmaz, kabul. Belhanda nın iyi futbolcu, kaliteli oyuncu olduğunu da biliyoruz. Ama yerine alındığı 10 numara faal oyuncular içersinde ilk 7-8 e adını yazdıran bir kalitedir. Kusura bakmayın ama Belhanda ile Sneijder i kıyaslamak Semih Kaya ile Sergio Ramos u, Selçuk İnan ile Andres İniesta yı, Mehmet Topal ile Paul Pogba yı kıyaslamak gibi bir şey. Elbette bu kıysalarda Sergio Ramos, İniesta ve Pogba, Sneijder kalitesini temsil eder.Benim düşünceme göre bu sene eğer Tudor takımı takım yapmayı başarabilirse geçen yıllara kıysala daha mücadeleci, çok koşan, maça asılan ama kalitesi daha düşük bir futbol izleriz. Zaten kalite olarak üstün olduğumuz Anadolu takımlarını yener özellikle deplasman derbylerinde çok sıkıntı çekeriz.
G.Saray kulübünü yöneten insanları seçmek çok önemli. Ancak seçicilerimize bakarsanız üç beş liseci abinin emir eri olmaktan öte giden insanların çoğunlukta olduğu gerçeğini görürsünüz.Aslında Dursun Özbek in son derece doğru bir tespiti var. Adam gel,p başkan, yönetici olacaksa yaptığı işin arkasında olmalı, hatanın bedelini ödeyip gitmeli diyor başkan. Son derece haklı. Bakın eğer Ünal Aysal böyle bir bedel ödemek zorunda kalsa G.Saray ın kasasına en az 200-300 milyon dolar girerdi. Beşiktaş Yıldırım Demirören den 150 milyon dolar alırdı. O bu diyoruz ama Fener in Aziz Yıldırım a borcu olurdu muhtemelen. Şimdi asıl korkum şu Riva ve Florya ihalelerinden gelecek paranın transfere peşkeş çekilip kulübün içinden çıkılmaz bir batağa sürüklenmesidir.Keşke şu saçtığımız milyon dolarları futbolcu yerine Juventus u, Dortmund u, Atletico Madrid i, Arsenal i yöneten spor idarecilerine verebilseydik. Keşke altyapımıza ciddi yatırımlar yapabilseydik ki 3-4 yıl sonra her sene 2-3 oyuncuyu Atakıma veren Ajax, Barcelona, Porto gibi bir kulüp haline gelebilseydik. İşte ben buna transfer başarısı derdim.